Kırık

Bi'şi gördüm nette gezinirken.. Nil'in 'Kırık' şarkısı eşliğinde 'peki sen niye kırıldın'a cevap arayan güzel bir site..

Alltaki tellerdeki baloncuklara tıklayınca göreceksiniz, ne kadar çok kalbin kırık olduğunu..

' Ki arkada şarkısı çalıyor olacak mütemadiyen, ki herkes kırılıyor ve kırıldıkça yazıyor olacak mütemadiyen.. Peki sen niye kırıldın ? '

>>>
. Peki sen niye kırıldın?


Bunu dedi ( 0 ) kişi

Biraz da Astroloji!

Gazetelerin günlük fal köşeleri vardır ya, hiçbir zaman anlamam oraları kimin nasıl hazırladığını. En zor iş onların bence, ciddi diyorum, iyi bi hayalgücüne ihtiyaçları var öncelikle 12 farklı burca her gün farklı bir şey yazmak için. Tabi önlerinde yıldız haritası, oradan okuyarak yazmıyorlarsa (!) :p

Astrolojiyle aram iyi olsa da, günlük/haftalık/aylık fallardan hiç hazzetmem. Ama şu "dürüst, tarafsız, ahlaksız haber" sitesinin ~haberlerini geçtim de~ astroloji sayfası çok eğlenceli! :) Sürekli yenilenip yenilenmediğini kontrol ediyorum, yenisini okuduktan sonra da eskilerine birkaç kere daha göz atıyorum. İşte size, ~kendi burcum olduğu için~ balık burcundan seçmeler:


>  İyi maaşlı bir iş, dünyalar güzeli bir eş ve kendinize ait mükemmel bir eve kavuştuktan sonra Sims oyununa olan sevginiz daha da artacak...

> Sağda solda balık burcunun sanatçı ruhlu olduğunu söylemenize ramen, sanata dair yapabildiğiniz en iyi şeyin yaşlı adam ve kedi fotoğrafı çekmek olduğunu farkedeceksiniz. Ancak bunu sizden başka kimsenin farketmediğini umarak iddianızın arkasında durmaya devam edeceksiniz.  

> Önemli gelişmeler ve fırsatların eşiğindesiniz ve gelişmeler önemini yitirip fırsatlar kaçana kadar da o eşikte kalacaksınız. Size ne desek boş.

Ve tabi ki diğer burçlar için.. Tık!


Bunu dedi ( 4 ) kişi

The Talented Mr. Gençöz :p

Bir ders düşünün. Her hafta bir film izleyip, filmle ilgili psikolojik incelemeleri bir foruma yazdıktan sonra derse gidiyorsunuz. Dersin hocası, filmin hiç düşünmediğiniz yerlerinden çok ilginç çıkarımlar yapıyor. Semboller, teoriler havada uçuşuyor, sürekli bir tartışma ortamı. Genelde zevkli geçiyor, özellikle o haftaki filmi beğendiyseniz, konuşacak çok şeyiniz oluyor çünkü.

Dün yine gittim derse The Talented Mr. Ripley'i izleyerek. Foruma yorumumu yazmamıştım ama dinlemek de zevkli oluyor zaten. Hem de konuştukça bi şeyler çıkar diye umdum. Hasra'yla oturuyoruz en önde, her zamanki gibi. Hoca geldi. Geldiği gibi tebeşiri alıp yazmaya başladı: "Self". Bir yandan da anlatıyor. Filme hiç değinmiyor ama, anlattıkları öyle güzel bağdaşıyor ki filmle, hiç bozuntuya vermeden dinliyoruz. Sonra bi yerden, filme de bağladık da, 1 saate yakın tartıştık hocayla. "Şurada heykel vardı ya hocam, o bence self'i temsil ediyordu.", "Yok ya, antisosyal değil, öldürdükten sonra çok pişman olmuştu." falan diyoruz. Hoca da dinliyor gayet sakin, normalden az da olsa yorum yapıyor söylediklerimize. Bi soru geldi tam o sırada, "Hocam, bence Dickie'de maniklik vardı biraz, ne dersiniz?". Ve hocanın cevabı: "İtiraf ediyorum, filmi izlemedim!". Şaka mı? Orda dumur olduk hani, nasıl bi insan, bi saat boyunca ders anlatır da bunu çaktırmaz diye. Sonra sorduk, "Ama çok mantıklı bi yerden giriş yaptınız konuya?". Hocadan bi cevap daha: "Her şey self'le başlar zaten!" :D

Peki dedik, saygı duyuyoruz! :)

Dersi orada bıraktık artık. Söylemese anlamazdık, ama söyleyeceği varmış kesin. Yoksa o soruyu da çevirirdi rahatça, "Sen neden manik olduğunu düşündün ki?" diye. Evet, evet, kesin!


Bunu dedi ( 0 ) kişi

BÖ ! 2010 - II


Peki, Blog Ödülleri 2010 'da topluluk blogları kategorisinde aday olduğumuzu söylemiş miydim? :) Bu sevindirici gelişmeyle birlikte, siz de bize oy vermek ister misiniz? Yalnız oy vermek için kayıt olmak gerekiyor.. 'Yok ben üşenmem, oy vermek istiyorum' derseniz..

İşte, burdaaaan.. >> Oy vereyim bari !

Çok seviniriz.. :)


Bunu dedi ( 7 ) kişi

Gelecek Kaygısı

Malum, dönemin ortalarına doğru gelmişken, hem evime gidip biraz tatil yapmak, hem de bu yıl 16.sı düzenlenen Ulusal Psikoloji Kongresi'ne katılmak için Mersin'e geldim, fakat bilmeniz gereken bir şey var ki, burda hava çok kötü.. Özellikle kongreye katılacak olanlar hiç heveslenmesinler, şöyle sıcak olacak, sandaletlerimizi mi götürsek, bikinimizi alsak da denize mi girsek diye hiç düşünmesinler. Öyle bir yağmur yağdı ki dün, bugün evden kımıldayamayacağımı düşündüm. Neyseki öyle olmadı. Bilmiyorum belki hava bir sürpriz yapar ve sıcak yüzünü gösterir bize kongre günlerinde.

Aslında anlatacağım şey pek farklıydı, hani öyle bir giriş olsun dedim. Mezun olmaya yaklaşmışken, acaba hangi alanda yüksek lisans yapmalı, hangi alanda çalışmalıyım diye düşünürken, gelişim psikoloji hep ilgimi çeken bir alan olmuştu. Bugün daha iki-buçuk yaşında olan kuzenimi hareketli olduğu için çocuk psikiyatriye götürdük ve böylece ortamı da az çok görmüş oldum. Ve anladım ki ben ne devlette ne de gelişimde çalışabilirmişim. Benim için öyle kötü bir ortamdı ki.. Bilirsiniz devlet hastanelerinde zaten uzun sıralar, saatlerce bekleyişler, kötü muamele ve daha cabası varken, bir de o çocukların halini görünce geleceğe dair bütün ümidimi yitirdim. Tabi dışardan bakarken böyle, peki ya içerdeki psikiyatrist için ne demeli? Belki o yerinde rahat, sonuçta kendi rahat odasında sırayla içeriye hastalarını alırken, dışardaki insanların ne kadar zamandır, ne şartlarda beklediklerini önemsemiyordur bile. Ama sonuç benim için bir hüsrandı, pes etmişim gibi görünse de bu şekilde bir iş hayatım olsun istemediğime karar verdim. Ve tabi ki kuzenimin de o yaşlardaki bir çocuk için normal hareketlilikte olduğu, araştırma çağında olduğu için bunları yapabileceği de söylendikten sonra hastaneden bir nevi kaçarak ayrıldık. :)

Şimdilik bir adım daha gelecek planlarıma doğru adım attım sanırım. Tabi böyle böyle hiçbir alanı beğenmezsem nolur bilemiyorum. O kadar da olmaz di mi? :o Yoksa bir psikologa mı görünmeliyim?

Ne? Yoksa ben de mi o gelecek kaygısını bolca yaşayan gençlerden oldum?

Hayııırr !!


Bunu dedi ( 4 ) kişi

BBS Ayın Sanatçısı - Lily Allen

Nisan ayı geldi, hava arada bi yağmurlu, hatta fırtınalı olsa da, genelde güneşli. Güneşi gördükçe kıpır kıpır oluyor insanın içi. Tam da bu havaya uygun birini seçtik BBS Nisan Ayın Sanatçısı olarak: Lily Allen! :) Videolarında gördüğüm kadarıyla, arada bi agresif, yıkıcı falan ama şarkılarıyla da enerji veren renkli, eğlenceli, çıtıpıtı İngiliz bi kız işte.

1985 doğumlu bu çılgın kızımızın, psikolog gözüyle baktığımda, çok da iç açıcı bi geçmişe sahip olmadığını ~14 yaşında evden kaçmalar mı dersin, 15 yaşında okulu bırakmalar mı, uyuşturucu kullanmalar mı.. ~ düşünmeme rağmen, bunları oldukça yaratıcı biçimde müziğine yansıtabildiği için, çok da sesimi çıkarma hakkı görmüyorum kendimde. MySpace sayesinde üne kavuşmasının ardından, "Alright, Still" ve "It's Not Me, It's You" adında iki albüme ve anladığım kadarıyla bissürü de single'a imza atmış, Smile, LDN ve Littlest Things gibi..

Ve lafı fazla uzatmadan, Lily'i tanıdığımız ilk şarkıyı dinleyelim hadi: Smile!



Bunu dedi ( 0 ) kişi

Dur Biraz !

Bazen insanlar sınır tanımıyor yaratıcılıkta. Sadece ben mi böyleyim bilmiyorum, ama orjinal bulduğum her videoya, her fotoğrafa, her şarkıya, ve daha bir sürü şeye büyülenmiş gibi bağlanıyorum. Ama eminim benim gibi düşünen bir çoğunuz vardır, evet biliyorum. Ve bu yüzden sizin de seveceğiniz bir videoyu burda paylaşmak istedim.

Hayatımızın vazgeçilmezi, artık msn'den bile daha çok kullanılan sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta bulduğum bu video, Hold Your Horses adlı bir gruba ait. Şarkılarının adıysa "70 Million.."

Peki grubun adının anlamının yani "hold your horses" yapısının "dur, bekle biraz" anlamına geldiğini biliyor muydunuz?

Bence duralım biraz ve..

Hadi izleyelim.. :)










Bunu dedi ( 0 ) kişi

BÖ ! 2010



Blog hayatına adım attıktan sonra blogumuz için neler yapabiliriz diye üzerinde düşünüp, elimizden geldiğince izleyicilerimizi sıkmadan yazılar yazmamızın üstünden baya geçti ve bu yıl "neden Blog Ödülleri'ne de katılmayalım? " dedik.. :)

Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan Blog Ödülleri'ne şu anda 1555 blog kayıt olmuş durumda ve başvuruların değerlendirilmesi için daha 2 gün var. Haberim olmadı diyenler için hala zaman var. Bakalım ilk aşamadan geçebilecek miyiz?

Yine de seçilen bloglara ben de oy kullanmak isterim derseniz;
Blog Ödülleri 2010 ..
Kaydoluyoruz ve oylamaya başlıyoruz.

'fatoş BBS için bildirdi. :)


Bunu dedi ( 0 ) kişi

kar yağıyor!













Kaldığımız yerden devam! Biraz da kar tanesi keselim, üstüne mesajlar yazalım ve düşüşünü izleyelim! :)
Bir de başkalarının karlarına bakalım!
Ankara'da bütün kış kar göremedim ya, bununla hasret gideriyorum artık.
Hadi tık-tık :)

p.s : benimki, Illinois'li Paula'nınkinden daha güzel olmuş, hıhh! :)


Bunu dedi ( 1 ) kişi

BBS Ayın Sanatçısı - Dolly Parton

Günlerdir dinleyip durduğum ve Mart ayına girmemizle birlikte heyecanla Ayın Sanatçısı olarak seçtiğim Dolly Parton, 1946 doğumlu bi country sanatçısı ~ki bu, burada tanıttığım ikinci oluyor, demek ki ben country seviyorum :)~. 13 yaşından beri Amerikan müzik piyasasında yer alan bu şarkıcının ~aynı zamanda, söz yazarı, besteci, yapımcı, yazar ve aktris~ tam 67 tane albümü var! Ayrıca Grammy'e 42 kez aday gösterilmiş ve ödülü 7 kez kapmış. Hatta 7 filmde oynamış ve adını bulamamış olmakla birlikte, kendisi hakkında da bi film çekilmiş, aldığım duyumlara göre :) Bir de piyanodan tutun da, arpa kadar bissürü enstrüman çalıyor kendileri. 

Kendisi hakkında araştırma yaparken bazı ortamlarda "Amerika'nın Seda Sayan'ı" gibi benzetmelerle karşılaştım. Keşke Seda Sayan'ın büyük göğüslerinden başka konuşabileceğimiz bi şeyi daha olsaydı gerçekten. O değil de, bu kadar başarılı olmasına rağmen, muhtemelen ilk zamanlarında yaptığı "Dumb Blonde" şarkısı nedeniyle, Dolly Parton'a "aptal sarışın" benzetmesi yapılmasından bıkmış ve katıldığı bi şovda "I have a brain under this hair and a heart under these breasts" demiş! :) Cidden çok sevdim.



Bu da Norah Jones'la düet yaptığı "The Grass is Blue" isimli şarkı ki, bi dinledim mi, ikinci kez dinlemeden duramıyorum. Siz de sevdiniz di mi? :)

p.s : Klon koyun Dolly var ya, onun ismi de bu Dolly'e ithafen koyulmuş bi de :)


Bunu dedi ( 0 ) kişi