
Evde durmanın bana yaramadığını, Romantik Komedi filmini izleyip ağlamaya başladıktan ve bunu Sinem Kobal ile Engin Altan Düzyatan'ın birlikte olmasıyla açıkladıktan sonra anladım. Bunu fatoş'a söylediğimde, tek bir gün evde durmayla bu hale gelmiş olduğumu iddia ettiğim için, biraz şımarıklık olduğunu düşündü gerçi. Neyse... Ben de bütün bunların üstüne, kendimi StumbleUpon'a verdim. :)
Chrome kullanmama rağmen, hala Firefox'un bilgisayarımda kurulu olmasının nedeni olan bu sevimli butoncuk sayesinde bulduğum bi siteden bahsetcem şimdi, kısaca. Solak Kedi !! Genel anlamıyla, bir kültür - sanat sitesi diyebilirim aslında. Sitenin neden bu isme sahip olduğunu, biraz araştırdığımızda, -öyle zor oldu sanmayın- hemen baştaki "Solak Kedi Nedir?" linkinden görüyoruz ki, kediler gerçekten de solak olurmuş ve solaklar, bildiğimiz gibi, farklı düşünürlermiş. Ve bi şeylerin elde edilebilmesi için de farklı düşünmek, ezber bozmak önemliymiş. Ve bu nedenle, bu güzel sitenin bize öğütlediği, anne sözü değil, Jimi Hendrix dinlemek. :)

Tam burada Jimi Hendrix'ten bi şarkı dinlenmeli bence > Angel!
Tasarımının güzelliği dışında, aslında göründüğünden çok daha geniş bir arşivi var Solak Kedi'nin. Hem yazınsal, hem görsel sanata yönelik oldukça ilgi çekici şeyler bulabilirsiniz. Şubat 2008'de yayın hayatına başlamış ve hala başarıyla devam ediyor gördüğüm kadarıyla. Siz de bi karıştırın bakalım!
Havaların bu şekilde dengesiz olmaması gerekiyordu. Nisan ayında, hatta ay bitmek üzereyken, her sabah güneşli, ılık ve mis çiçek kokulu bir güne uyanıyor olmalıydık. Buralardan da bu kadar uzak kalmamalıydık, kalamazdık. Lakin her şey istediğimiz gibi olmuyordu değil mi ? Son 22 yılımda adım gibi öğrendiğim şeylerin başında bu geliyordu zira. Ve bu bana son zamanlarda zira kelimesini ne kadar çok kullandığımı farkettirdi bi anda.
Hayır, hiç de umutsuz değilim aslında. Zaman dediğimiz şeyle birlikte her şeyin yerli yerine oturacağını hissediyorum. Ama şimdi uzun, upuzuuuun molamızda, içtiğimiz bolsütlü kahveler, şekerli muhabbetler, hararetli tartışmalarla, iç çekiş ve belki de biraz (!) isyanlarla, tatlı telaşlarla geçen olaylardan bir tutam karalayacağım buraya;
Bu kadar şeyden sonra garip bi şekilde karamsarlığımdan ziyade iyimserliğim tavan yaptı. 'Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim'* değil mi? (*Goethe)
Yüzümüze bi gülümseme yapıştıralım o zaman, hadi bakalım.
Edit Büdüt - Final: O kadar tumblr demişken, adreslerimizi de vereyim, belki ordan da takip etmek istersiniz.
Bu benim >> Life is Like a Grapefruit
Bu da Beisa'nın >> I Don't Trust a Man With Curly Hair
-Tamam bitti, dağılın.
Hayır, hiç de umutsuz değilim aslında. Zaman dediğimiz şeyle birlikte her şeyin yerli yerine oturacağını hissediyorum. Ama şimdi uzun, upuzuuuun molamızda, içtiğimiz bolsütlü kahveler, şekerli muhabbetler, hararetli tartışmalarla, iç çekiş ve belki de biraz (!) isyanlarla, tatlı telaşlarla geçen olaylardan bir tutam karalayacağım buraya;
- fizy açıldı. ;D o zaman bunu dinleyin devamını okurken; Haley Reinhart - Bennie and the Jets
- Beisa'yla Blogspot'tan ümidimizi kesince birer adet tumblr hesabı alıverdik ve beş çaylarımızın büyük çoğunluğunda BBS'ye ihanet ettiğimiz hissi ile tumblr'da günümüzü gün ettik. Yok cidden, tumblr'ı pek sevemedik, alışamadık ya da tam alışmaya başlarken yine buralara döndük sanırım. :)
- Yüksek lisans hayallerimle ve görüşülmesi çok zor olan nadide bölüm hocalarımdan referans alabilmek umuduyla Odtü yollarını tuttum, hem de iki defa. Ama her şey planladığımın tam da tersi istikamette seyretti ve fiyaskolu Ankara ziyaretleri yapmış olarak eve döndüm.
- Zamanımızın bir çoğunu da yeni favori dizimiz 'Glee' izleyerek geçirdik. Her bölümden sonra şarkılar söyleyerek, tumblr'da glee ekibinden resimler paylaşarak eğlendik. Daha sonra başka bi yazımda Glee'ye tekrar döneceğiz.
- Ve Beisa okulda bi ton sunum hazırlarken ben de 'son bi kere daha gireyim, belki daha yüksek alırım' diyerekten Ales çalıştım.
Bu kadar şeyden sonra garip bi şekilde karamsarlığımdan ziyade iyimserliğim tavan yaptı. 'Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim'* değil mi? (*Goethe)
Yüzümüze bi gülümseme yapıştıralım o zaman, hadi bakalım.
Sevgiyle.. :)
Edit Büdüt - Final: O kadar tumblr demişken, adreslerimizi de vereyim, belki ordan da takip etmek istersiniz.
Bu benim >> Life is Like a Grapefruit
Bu da Beisa'nın >> I Don't Trust a Man With Curly Hair
-Tamam bitti, dağılın.

BBS
BBS

Bugün beisa~ nın doğumgünü.. :)
Uzakta olmamızdan dolayı, dileklerimi mesajla, msnden, twitter'dan, feysbuktan ilettikten sonra buraya söz bulmak zor oluyor. Ama bence bu resim yeterli olacaktır.
İyi ki doğmuş.. :) :*

Tatilin son günü :( - okul açılana kadar her gün 1 yazı projemin sonuna gelmiş bulunmaktayız, düşe kalka da olsa. Yine de elimden geldiği kadarıyla devam ettirebilirim belki, çünkü son bir haftada "Bugün ne yazcam?" diye düşünmekten yaratıcılığım, pratik zekam falan gelişti gibime geliyor :p anne olmanın ilk adımı, onlar da "Bugün ne yemek yapsam?" diye başlıyorlar demek ki işe...
Neyse.. Son akşamımda, 127 Hours'ı izlemek için beklerken, ne beklediğimi siz de biliyorsunuz - illegal şeyleri yazdırmayın bana şimdi alenen, Sketch Swap oynayım dedim azıcık. Siz bi tane çizim yapıyorsunuz, karşılığında başka birinin çizimini alıyorsunuz. Ben daha fazla 62'den tavşan yapmak istemediğim için, bugün bana çok uzaklardan gelen çok güsel bi kartın üstündeki kediciği çizmeye çalıştım :) Dalga geçmeyin diye kartın fotoğrafını koymuyorum :p ama kendi çizimim ve karşılığında aldığım çizim aşağıda.
Kendimle ilgili bir yorum yapmak istemiyorum ama siz rahat olun :p ehe.
Ay bu kadar şapşal bi çizim o-la-maz!! Bayıldım resmen :) harikasın FP! :p
Neyse.. Son akşamımda, 127 Hours'ı izlemek için beklerken, ne beklediğimi siz de biliyorsunuz - illegal şeyleri yazdırmayın bana şimdi alenen, Sketch Swap oynayım dedim azıcık. Siz bi tane çizim yapıyorsunuz, karşılığında başka birinin çizimini alıyorsunuz. Ben daha fazla 62'den tavşan yapmak istemediğim için, bugün bana çok uzaklardan gelen çok güsel bi kartın üstündeki kediciği çizmeye çalıştım :) Dalga geçmeyin diye kartın fotoğrafını koymuyorum :p ama kendi çizimim ve karşılığında aldığım çizim aşağıda.
Kendimle ilgili bir yorum yapmak istemiyorum ama siz rahat olun :p ehe.
Ay bu kadar şapşal bi çizim o-la-maz!! Bayıldım resmen :) harikasın FP! :p


(bkz: Kırık)
(bkz: Pipo)
Şimdi de yepyeni kitabıyla karşımızda kendisi: Nilin Kelebekleri. Hürriyet Gazetesi'nin Kelebek ekinde yazdığı yazılardan oluşuyor bu kitap. Ama yazımıza konu olmasının sebebi bu değil, kitapla alakalı olarak kurduğu internet sitesi. Zaten resmi sitesine de ayrıca hayran olduğumu belirtmek istiyorum. Nilin Kelebekleri'nde de, her yazıya ait bir ağaç bulunmakta ve bu ağaçlar yorum yapıldıkça büyümekte. Zaten ilk ağacın büyüklüğünü görünce, kendiniz de anlayacaksınız. Nil de, en büyük haline ulaşan her ağaç için bir fidan dikeceğini açıklamış :) - gerçi insanlar olayın anafikrinin kitaptaki yazıları okuyup yorumlamak olduğunu kavrayamamış gözüküyorlar yorumlarıyla :p ama yine aynı sonuca varıyor olmak bile güzel.
Yaptığı şeylerle bana her zaman mutluluk veren, hayata daha olumlu bakmamı sağlayan bir insan Nil. Çok içimden geldi söylemek, hep mutlu olsun ! :)
p.s : Yine son dakika, yine son dakika!!

Özellikle ticari anlamda büyük önem kazanmış bugünün anlam ve önemine uygun olarak yazmak istediğim yazı için oturdum araştırdım, acep bugünle ilgili eksantrik inanışlar var mı diye? Varmış.
Misal, sevgililer gününde radyoyu veya televizyonu açıp da duyduğumuz ilk isim evleneceğimiz kişinin ismi olurmuş. (Tabi erkekler için; duyulan ilk kadın ismi, kadınlar için; duyulan ilk erkek ismi)
Sevgililer gününde eldiven bulursak, gerçek aşkımız şu andaki sevgilimiz değilmiş. Yalnız bu madde çok tehlikeli, ayrılık sebebi.
Bir de İtalya'da sevgililer gününde büyük ziyafetler verilirmiş. Hani günü onurlandırmak adına. Kadınlar gün doğmadan uyanıp, pencereden bakmaya başlarlarmış çünkü dışarıdan geçen ilk erkeğin hayatlarının erkeği olduğuna ve 1 yıl içerisinde evleneceklerine inanırlarmış. Hala bu inanışlarına devam ediyorlar mı bilmem, gerçi başbaşa yenen bi yemektense büyük ziyafetleri tercih edebilirdim ben. Eğlence olsun maksat.
Bazı ülkelerde ise (bilemiyorum artık neresiyse), genç kızlar sevgililer gününde sevgililerinden birer kıyafet alırlarmış, eğer o kıyafeti giyerlerse, evlenme teklifini kabul ettiği anlamına gelirmiş. Ne dersiniz? Bence bu en güzeli, zamane genç kızları tek taş yüzükten aşağısını kabul etmiyor. Artık biraz daha mütevazi geleneklere ihtiyacımız yok mu? :)
Eh, kimi ülkelerdeki inanışa göre ise, bir kadın sevgililer gününde gökyüzünde bi ardıç kuşu görürse denizciyle, saka kuşu görürse bi milyonerle, serçe görürse fakir bi adamla evlenirmiş ama serçe gören çok mutlu olurmuş. Güvercin göreninse huzurlu bi yuvası olurmuş.
Son olarak, evlenmeyi düşünebileceğiniz 5-6 kişinin ismini aklımızdan geçirip, bi elimize elma alıp, elmanın sapından çevirirken isimleri söylersek, elmanın sapı hangi isimde koparsa, o kişi ile evleneceğini gösterirmiş.
Ah ne komik. Elma var mıydı evde acaba? :)
Hayırlı Kandiller ! :)
Herkesin Sevgililer Günü Kutlu Mutlu Ola !
Misal, sevgililer gününde radyoyu veya televizyonu açıp da duyduğumuz ilk isim evleneceğimiz kişinin ismi olurmuş. (Tabi erkekler için; duyulan ilk kadın ismi, kadınlar için; duyulan ilk erkek ismi)
Sevgililer gününde eldiven bulursak, gerçek aşkımız şu andaki sevgilimiz değilmiş. Yalnız bu madde çok tehlikeli, ayrılık sebebi.
Bir de İtalya'da sevgililer gününde büyük ziyafetler verilirmiş. Hani günü onurlandırmak adına. Kadınlar gün doğmadan uyanıp, pencereden bakmaya başlarlarmış çünkü dışarıdan geçen ilk erkeğin hayatlarının erkeği olduğuna ve 1 yıl içerisinde evleneceklerine inanırlarmış. Hala bu inanışlarına devam ediyorlar mı bilmem, gerçi başbaşa yenen bi yemektense büyük ziyafetleri tercih edebilirdim ben. Eğlence olsun maksat.
Bazı ülkelerde ise (bilemiyorum artık neresiyse), genç kızlar sevgililer gününde sevgililerinden birer kıyafet alırlarmış, eğer o kıyafeti giyerlerse, evlenme teklifini kabul ettiği anlamına gelirmiş. Ne dersiniz? Bence bu en güzeli, zamane genç kızları tek taş yüzükten aşağısını kabul etmiyor. Artık biraz daha mütevazi geleneklere ihtiyacımız yok mu? :)
Eh, kimi ülkelerdeki inanışa göre ise, bir kadın sevgililer gününde gökyüzünde bi ardıç kuşu görürse denizciyle, saka kuşu görürse bi milyonerle, serçe görürse fakir bi adamla evlenirmiş ama serçe gören çok mutlu olurmuş. Güvercin göreninse huzurlu bi yuvası olurmuş.
Son olarak, evlenmeyi düşünebileceğiniz 5-6 kişinin ismini aklımızdan geçirip, bi elimize elma alıp, elmanın sapından çevirirken isimleri söylersek, elmanın sapı hangi isimde koparsa, o kişi ile evleneceğini gösterirmiş.
Ah ne komik. Elma var mıydı evde acaba? :)
Hayırlı Kandiller ! :)
Herkesin Sevgililer Günü Kutlu Mutlu Ola !

Kısaca "yüzleri tanıyamama" diyebiliriz bu duruma. İleri durumlarında, kişi kendi yüzünü aynada bile tanıyamıyor. Çok şükür, benimki öyle değil. Sadece sokakta karşılaştığım "tanıdıklarımı" çıkaramıyorum bir türlü. Söz konusu kişilerle eşleştirdiğim ortamda değilsek, iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Mesela, dün teyzemlerle gittiğimiz alışveriş merkezinde karşılaştığımız kadın... Tabi ki de annemin arkadaşı sandım, ta ki kadın gittikten sonra annem "Kimdi o?" diye sorana kadar :p Annem, daha sonra, kardeşimle mezun olduğumuz lisede bi hoca olduğunu iddia etmeye başladı, ismini çıkaramasa da... Öyle olma ihtimali bile beni utandırdı. Gerçi o da bana adımla seslenmedi diye avutabilirim kendimi. Oysa okul numaramı bile söylemesini beklerdim :p
Ama çok yüksek performans gösterdiğim zamanlar da oluyor, şaşırtıcı bir şekilde. Bir de hafıza sorunlarımdan bahsedip durmam, kendimi sürekli şikayet eden yaşlı teyzeler gibi hissettiriyor. Öyle sanmayın. Bilim adına yazıyorum ben bunları. Prosopagnozi de böyle bi şey, yaaa.. :)

Ayrıca şu repliğe de ölürüm!
Marty McFly: Nice shot Doc! You're not gonna believe this, we gotta go back to 1955.
Doc: I don't believe it!
p.s : Marty'nin harikalar yarattığı uçan kaykaylardan da istiyorum!! - uçmakla ilgili nasıl bi fantezim varsa :p neyse, ben üçüncü filme geçeyim şimdi, rahatladım.

Amacım beisa'nın 'okul açılana kadar her gün bi yazı'sına destek olmak değil kesinlikle. Önceden taslak olarak kaydettiğim ama boş bıraktığım postumu tamamlayayım dedim. Çünkü şimdi bahsedeceğim 83. Oscar Ödülleri 17 gün sonra verilecek ve ben de ödüller verilmeden yazmalıyım bu yazıyı. Yani adayları daha doğrusu.
Ee herkesin bildiği üzere, sinema dünyasının en prestijli ödülü Oscar. Ve canla başla çalışan sinema dünyasının yönetmenleri, oyuncuları, filmleri vs. vs. herkesin hayali Oscar'dan kendilerine de bi parça düşsün :) Bu sene 27 Şubat'ta 83.sü düzenlenecek olan Oscar ödüllerinin adayları ise baya önce açıklandı tabi, eminim başka yerlerde denk gelmişsinizdir. Benim yazım şimdilik hatırlatma olacak.
Neyse hemen adaylara şöyle bir göz atalım ama misal biçok dalda adaylığı bulunan Inception filminin yönetmeni Christopher Nolan'ın 'en iyi yönetmen' kategorisinde bulunmaması ne garip olmuş. (beisa stayla)
İşte belli başlı bazı kategoriler ve adaylar:
En İyi Film:
- The Social Network
- Black Swan
- The King Speech
- The Fighter
- Inception
- The Kids are All Right
- 127 Hours
- Toy Story 3
- True Grit
- Winter’s Bone
En iyi Yönetmen:
- Darren Aronofsky - Black Swan
- Ethan Coen, Joel Coen - True Grit
- David Fincher - The Social Network
- Tom Hooper - The King's Speech
- David O. Russell - The Fighter
En İyi Erkek Oyuncu:
- Javier Bardem “Biutiful”
- Jeff Bridges in – “True Grit”
- Jesse Eisenberg – “The Social Network”
- James Franco – “127 Hours”
En İyi Kadın Oyuncu:
- Annette Bening – “The Kids Are All Right”
- Nicole Kidman – “Rabbit Hole”
- Jennifer Lawrence – “Winter’s Bone”
- Natalie Portman – “Black Swan”
- Michelle Williams – “Blue Valentine”
En İyi Animasyon:
- How to Train Your Dragon -Chris Sanders and Dean DeBlois -
- The Illusionist – Sylvain Chomet
- Toy Story 3 – Lee Unkrich
En İyi Görüntü Yönetimi:
- Black Swan – Matthew Libatique
- Inception – Wally Pfister
- The King’s Speech – Danny Cohen
- The Social Network – Jeff Cronenweth
- True Grit – Roger Deakins
En İyi Orijinal Senaryo:
- Another Year: Mike Leigh
- The Fighter: Scott Silver, Paul Tamasy, Eric Johnson
- Inception: Christopher Nolan
- The Kids Are All Right: Lisa Cholodenko, Stuart Blumberg
- The King’s Speech: David Seidler
En İyi Uyarlama Senaryo:
- 127 Hours (2010): Danny Boyle, Simon Beaufoy
- Toy Story 3 (2010): Michael Arndt, John Lasseter, Andrew Stanton, Lee Unkrich
- True Grit (2010): Joel Coen, Ethan Coen
- Winter’s Bone (2010): Debra Granik, Anne Rosellini
En İyi Sanat Yönetimi:
- Alice in Wonderland, Robert Stromberg, Karen O'Hara
- Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1, Stuart Craig, Stephenie McMillan
- Inception, Guy Hendrix Dyas, Larry Dias ve Doug Mowat
- The King’s Speech, Eve Stewart, Judy Farr
- True Grit, Jess Gonchor, Nancy Haigh
En İyi Kostüm:
- Alice in Wonderland, Colleen Atwood
- I Am Love, Antonella Cannarozzi
- The King’s Speech, Jenny Beavan
- The Tempest, Sandy Powell
- True Grit, Mary Zophres
En İyi Makyaj:
- Barney’s Version, Adrien Morot
- The Way Back, Edouard F. Henriques, Gregory Funk ve Yolanda Toussieng
- The Wolfman, Rick Baker ve Dave Elsey
En İyi Kurgu:
- Black Swan, Andrew Weisblum
- The Fighter, Pamela Martin
- The King’s Speech, Tariq Anwar
- 127 Hours Jon Harris
- The Social Network Angus Wall ve Kirk Baxter
En İyi Müzik:
- How to Train Your Dragon, John Powell
- Inception, Hans Zimmer
- The King’s Speech, Alexandre Desplat
- 127 Hours, A.R. Rahman
- The Social Network, Trent Reznor ve Atticus Ross
En İyi Şarkı:
- Coming Home – Country Strong
- I See the Light - Tangled
- If I Rise – 127 Hours
- We Belong Together – Toy Story 3
En İyi Görsel Efekt:
- Alice in Wonderland, Ken Ralston, David Schaub, Carey Villegas ve Sean Phillips
- Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1 Tim Burke, John Richardson, Christian Manz ve Nicolas Aithadi
- Hereafter, Michael Owens, Bryan Grill, Stephan Trojanski ve Joe Farrell
- Inception, Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb
- Iron Man 2, Janek Sirrs, Ben Snow, Ged Wrigt ve Daniel Sudick
En İyi Ses:
- Inception, Richard King
- Toy Story 3, Tom Myers ve Michael Silvers
- Tron: Legacy, Gwendolyn Yates Whittle ve Addison Teague
- True Grit, Skip Lievsay ve Craig Berkey
- Unstoppable, Mark P. Stoeckinger
Edit Büdüt: Neyse böyle işte. İzlemediğim bir çok film var burda, o yüzden hangisi Oscar'a layıktır bilemedim ben onu. :)

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)