BBS Ayın Sanatçısı - Kina Grannis

Blogger'ın kapanması, bizim günlük telaşlarımız derken, kaç kişi kaçırdık kimbilir. Ben de tam şu an 'procrastination'ın dibine vurmuşken, yani hiçbir şey çalışamaz ama yerine birsürü gereksiz şey yaparken, bir de Mayıs Ayı Sanatçımızı seçeyim dedim. Kina Grannis'le stopmotion klipler ararken karşılaştım.

Valentine isimli şarkısına çektiği klibi bi mutlaka izleyin, pek şeker!

Sonra bu şarkının da içinde bulunduğu 2010 çıkışlı Stairwells albümünü dinledim. Böyle bi sakin, ders çalışırken, kitap veya gazete okurken dinlemelik bir albüm olmuş açıkçası. Şarkı sözleri genelde melankolik olsa da, bir yerlerinden umut da sızıyor sanki. Müziğinin de etkisi var tabi bunda. Kendisi piyano, keman, gitar ve birkaç enstrüman daha çalıyor, şarkıları yazıyor ve söylüyor. Şöyle de bir şey de var ki, 1985 doğumlu Kina Grannis, 4 yaşında peluş hayvanlarına şarkı söylerek başlamış kariyerine. Çünkü çok utangaç bir kızmış. :)


Bir de söylemezsem olmaz, kendisi de Sosyal Bilimler bölümünde ağırlıklı olarak Psikoloji eğitimi almış. Bunları duyunca, hayalgücüm yoldan çıkıyor resmen. :) Yine de, hiç fena olmazdı... Ne bileyim ! Siz en sevdiklerimden Stars Falling Down'u dinleyedurun, ben biraz hayal kurayım şu köşede...



Bunu dedi ( 2 ) kişi

13. Cuma

Aslında bu güne inanmazdım. Hala inanmıyorum ama bence bi güç var! Yoksa blogger neden tam da bugün, gaza gelip bi günde yazdığım iki yazıyı birden silsin?! Öf! Aylarca yazmam sorun olmaz, bi gün heves ederim, güzel ve eğlenceli bişiler karalarım, o gün böyle yapar. Aslında blogger'daki teknik aksaklık haberini duyduğumda, hiç tedirgin bile olmamıştım. 11 Mayıs'tan itibaren yazılan yazıların silinmesi de neyin nesiydi ve blogger buna izin vermez, bizi mağdur durumda bırakmazdı.

Eğer bugün 13. Cuma olmasaydı. 

Bari bu size şans getirsin! :) 

p.s : Ben hiç bulamadım bunlardan. Sağda soldaki fotoğraflarla yetiniyorum. Bir rivayete göre, dört yapraklı yonca olmazmış ama doğru değildir bu di mi? Siz buldunuz, di mi? :)

ŞOK ŞOK ŞOK : Bu yazıyı gönderdiğimde fark ettim ki, 15 dakika içinde dün yazdığım yazılar geri gelmiş ! Bu yoncalar falan işe yarıyor sanırım. Ben dışarı çıkıyorum!! :p


Bunu dedi ( 5 ) kişi

Can Sıkıntısı Başa Bela

Bu arada, "ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler" listemdeki "eski msn kayıtları okumak" maddesinin altına, "uzun zamandır ilgilenemediğin bloga ardarda iki yazı yazmak" maddesini ekleyeceğimi belirterek başlıyorum.

Şimdi anlatacağım olayı bizzat yaşamış olmamama rağmen, kendim oradaymışçasına benimsedim diyebilirim.

Yer: Bir hastanenin çocuk psikiyatri bölümü.
Zaman: Bilmiyorum, uydurmayayım şimdi.
Kişiler: Birkaç psikolog, bir anne ve bir çocuk; yaşını bilmiyorum, cinsiyeti bence erkek. :p
Olay: Bir görüşme esnasında, çok fazla sıkılmaya başlayan çocuk, annesinin yanına gidip sürekli olarak "Anne, karnım ağrıyor.", "Anne, gidelim!", "Anne, başım dönüyor." gibi serzenişlerde bulunmaya başlamış. Bu esnada, anne çocuktan ayrı olarak özel görüşme için bir odaya alınmış ve biraz sonra, o odada bulunan arkadaşımın anlattığı üzere olaylar gelişmiş. Görüşmenin ortasında, kapı açılmış ve gerçekten çok sıkılan çocukcağız sormuş: "Anne, ben nereye kusayım?"

Bu içten serzeniş, o kadar ağzıma dolandı ki, her an "canım sıkıldı" demeyi unutabilirim, haberiniz olsun. :p

p.s : 10 Mayıs - psikologlar günüydü. Günümüz kutlu olsun, mutlu olsun! :)


Bunu dedi ( 2 ) kişi

İnternetime Dokunma!

Her sene boyunca hevesle beklediğimiz Bahar Şenlikleri başladı sonunda. Ancak hava çok bozdu. Bundan sonra bozmaz dedik... ee, tamam uzatmicam. :) Sonuç olarak, havanın oldukça soğuk ve zaman zaman da sağanak yağışlı olması nedeniyle evdeyim. Islanma riskini göze alamayacak kadar yaşlanmış hissediyorum kendimi ve geçen haftasonu taa İngiltere'den ve Mersin'den gelen arkadaşlarımla, ki biri Hasra biri de Fatma zaten, bol bol gezdiğim için, biraz da tembel... Zira şenliklerin gelmesi demek, finallerin de yaklaştığını gösterir bir bakıma. Gerçi az eğlenmedim günlerdir. Birkaç ay gecikmeli hediyelerim ve doğumgünü mektubum da cabası tabi. Yirim ikisini de! :)

Bu arada, şu an hava aydınlandı adeta!! 

Neyse.. Ankara'nın yağmuru ve çamurunu bir kenara bırakıp bir hatırlatma yapalım, belki unutanlar vardır, belki de hiç bilmeyenler. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)'nın 22 Ağustos 2011'de yürürlüğe girecek filtreleme kararlarına ve bu yolla uygulanmaya devam edilecek sansürlere karşı, 15 Mayıs, saat 14.00'da, Türkiye'nin birçok yerinde eş zamanlı olarak yürüyüşler yapılacaktır. Etkinliği şuradan takip edebilir, toplanma alanlarını öğrenebilir ve internetin kullanım hakkı ve sansürler hakkında bazı bilgilere ulaşabilirsiniz.


Hava durumundan bu kadar bahsetmişken, sizin için o tarihte pazar günü beklenen hava durumunu da araştırdım. :p BBS'yi tercih ettiğiniz teşekkür eder, iyi günler dileriz. :D 


Bunu dedi ( 0 ) kişi

"Anne Sözü Değil, Jimi Hendrix Dinleyenlerin Dergisi"

Evde durmanın bana yaramadığını, Romantik Komedi filmini izleyip ağlamaya başladıktan ve bunu Sinem Kobal ile Engin Altan Düzyatan'ın birlikte olmasıyla açıkladıktan sonra anladım. Bunu fatoş'a söylediğimde, tek bir gün evde durmayla bu hale gelmiş olduğumu iddia ettiğim için, biraz şımarıklık olduğunu düşündü gerçi. Neyse... Ben de bütün bunların üstüne, kendimi StumbleUpon'a verdim. :)

Chrome kullanmama rağmen, hala Firefox'un bilgisayarımda kurulu olmasının nedeni olan bu sevimli butoncuk sayesinde bulduğum bi siteden bahsetcem şimdi, kısaca. Solak Kedi !! Genel anlamıyla, bir kültür - sanat sitesi diyebilirim aslında. Sitenin neden bu isme sahip olduğunu, biraz araştırdığımızda, -öyle zor oldu sanmayın- hemen baştaki "Solak Kedi Nedir?" linkinden görüyoruz ki, kediler gerçekten de solak olurmuş ve solaklar, bildiğimiz gibi, farklı düşünürlermiş. Ve bi şeylerin elde edilebilmesi için de farklı düşünmek, ezber bozmak önemliymiş. Ve bu nedenle, bu güzel sitenin bize öğütlediği, anne sözü değil, Jimi Hendrix dinlemek. :) 

Tam burada Jimi Hendrix'ten bi şarkı dinlenmeli bence > Angel!

Tasarımının güzelliği dışında, aslında göründüğünden çok daha geniş bir arşivi var Solak Kedi'nin. Hem yazınsal, hem görsel sanata yönelik oldukça ilgi çekici şeyler bulabilirsiniz. Şubat 2008'de yayın hayatına başlamış ve hala başarıyla devam ediyor gördüğüm kadarıyla. Siz de bi karıştırın bakalım!


Bunu dedi ( 0 ) kişi

Mola Bitti Yola Devam !

Havaların bu şekilde dengesiz olmaması gerekiyordu. Nisan ayında, hatta ay bitmek üzereyken, her sabah güneşli, ılık ve mis çiçek kokulu bir güne uyanıyor olmalıydık. Buralardan da bu kadar uzak kalmamalıydık, kalamazdık. Lakin her şey istediğimiz gibi olmuyordu değil mi ? Son 22 yılımda adım gibi öğrendiğim şeylerin başında bu geliyordu zira. Ve bu bana son zamanlarda zira kelimesini ne kadar çok kullandığımı farkettirdi bi anda.

Hayır, hiç de umutsuz değilim aslında. Zaman dediğimiz şeyle birlikte her şeyin yerli yerine oturacağını hissediyorum. Ama şimdi uzun, upuzuuuun molamızda, içtiğimiz bolsütlü kahveler, şekerli muhabbetler, hararetli tartışmalarla, iç çekiş ve belki de biraz (!) isyanlarla, tatlı telaşlarla geçen olaylardan bir tutam karalayacağım buraya;


  • Beisa'yla Blogspot'tan ümidimizi kesince birer adet tumblr hesabı alıverdik ve beş çaylarımızın büyük çoğunluğunda BBS'ye ihanet ettiğimiz hissi ile tumblr'da günümüzü gün ettik. Yok cidden, tumblr'ı pek sevemedik, alışamadık ya da tam alışmaya başlarken yine buralara döndük sanırım. :)

  • Yüksek lisans hayallerimle ve görüşülmesi çok zor olan nadide bölüm hocalarımdan referans alabilmek umuduyla Odtü yollarını tuttum, hem de iki defa. Ama her şey planladığımın tam da tersi istikamette seyretti ve fiyaskolu Ankara ziyaretleri yapmış olarak eve döndüm.
(Edit Büdüt: Fakat bugün itibariyle referanslarıma kavuşmuş bulunmaktayım, pek sayın hocalarım sağolsunlar. Yani neymiş? Hemen ümidi kesmeyecekmişiz bir şeyden.)

  • Zamanımızın bir çoğunu da yeni favori dizimiz 'Glee' izleyerek geçirdik. Her bölümden sonra şarkılar söyleyerek, tumblr'da glee ekibinden resimler paylaşarak eğlendik. Daha sonra başka bi yazımda Glee'ye tekrar döneceğiz.

  • Ve Beisa okulda bi ton sunum hazırlarken ben de 'son bi kere daha gireyim, belki daha yüksek alırım' diyerekten Ales çalıştım.
(Edit Büdüt - 2: Ösym sağolsun, kopya skandalları ile içimdeki binbir türlü ümidi solduruyor olsa da azmettim, yaptım, olacak.)

Bu kadar şeyden sonra garip bi şekilde karamsarlığımdan ziyade iyimserliğim tavan yaptı. 'Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim'* değil mi? (*Goethe)
Yüzümüze bi gülümseme yapıştıralım o zaman, hadi bakalım.

Sevgiyle.. :)
 


Edit Büdüt - Final: O kadar tumblr demişken, adreslerimizi de vereyim, belki ordan da takip etmek istersiniz.
Bu benim >> Life is Like a Grapefruit
Bu da Beisa'nın >> I Don't Trust a Man With Curly Hair 

-Tamam bitti, dağılın.


Bunu dedi ( 3 ) kişi

Mola


Biraz mola. 


Bunu dedi ( 0 ) kişi

İyi ki doğmuş !!

Bir tek burası kaldı doğumgününü kutlamadığımız, o yüzden hemen bilgisayarın başına geçtim ve yazmaya başlıyorum.

Bugün beisa~ nın doğumgünü.. :)

Uzakta olmamızdan dolayı, dileklerimi mesajla, msnden, twitter'dan, feysbuktan ilettikten sonra buraya söz bulmak zor oluyor. Ama bence bu resim yeterli olacaktır.

İyi ki doğmuş.. :) :*


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Çizelim Çizdirelim :p

Tatilin son günü :( - okul açılana kadar her gün 1 yazı projemin sonuna gelmiş bulunmaktayız, düşe kalka da olsa. Yine de elimden geldiği kadarıyla devam ettirebilirim belki, çünkü son bir haftada "Bugün ne yazcam?" diye düşünmekten yaratıcılığım, pratik zekam falan gelişti gibime geliyor :p anne olmanın ilk adımı, onlar da "Bugün ne yemek yapsam?" diye başlıyorlar demek ki işe...

Neyse.. Son akşamımda, 127 Hours'ı izlemek için beklerken, ne beklediğimi siz de biliyorsunuz - illegal şeyleri yazdırmayın bana şimdi alenen, Sketch Swap oynayım dedim azıcık. Siz bi tane çizim yapıyorsunuz, karşılığında başka birinin çizimini alıyorsunuz. Ben daha fazla 62'den tavşan yapmak istemediğim için, bugün bana çok uzaklardan gelen çok güsel bi kartın üstündeki kediciği çizmeye çalıştım :) Dalga geçmeyin diye kartın fotoğrafını koymuyorum :p ama kendi çizimim ve karşılığında aldığım çizim aşağıda.

Kendimle ilgili bir yorum yapmak istemiyorum ama siz rahat olun :p ehe.



Ay bu kadar şapşal bi çizim o-la-maz!! Bayıldım resmen :) harikasın FP! :p


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Ağaçlar, Kelebekler ...

Küçükken, bir yılbaşı hediyesi olarak bana gelen Nil Karaibrahimgil'in ilk albümünü dinlediğim andan beri, onu hep bu kadar çok seveceğimi biliyordum. Zaten bu, onun hakkındaki ilk yazımız da değil. İnsan bu kadar yaratıcı olunca bahsedecek de çok şeyi oluyor tabi.

(bkz: Kırık)
(bkz: Pipo)

Şimdi de yepyeni kitabıyla karşımızda kendisi: Nilin Kelebekleri. Hürriyet Gazetesi'nin Kelebek ekinde yazdığı yazılardan oluşuyor bu kitap. Ama yazımıza konu olmasının sebebi bu değil, kitapla alakalı olarak kurduğu internet sitesi. Zaten resmi sitesine de ayrıca hayran olduğumu belirtmek istiyorum. Nilin Kelebekleri'nde de, her yazıya ait bir ağaç bulunmakta ve bu ağaçlar yorum yapıldıkça büyümekte. Zaten ilk ağacın büyüklüğünü görünce, kendiniz de anlayacaksınız. Nil de, en büyük haline ulaşan her ağaç için bir fidan dikeceğini açıklamış :) - gerçi insanlar olayın anafikrinin kitaptaki yazıları okuyup yorumlamak olduğunu kavrayamamış gözüküyorlar yorumlarıyla :p ama yine aynı sonuca varıyor olmak bile güzel.

Yaptığı şeylerle bana her zaman mutluluk veren, hayata daha olumlu bakmamı sağlayan bir insan Nil. Çok içimden geldi söylemek, hep mutlu olsun ! :)

p.s : Yine son dakika, yine son dakika!!


Bunu dedi ( 3 ) kişi