
Açıklayayım. Çünkü hasta olununca evde, okulda, arkadaşlar arasında vs. bulunduğun çevredeki insanlar, hasta olan kişinin bir kedi kadar masum bakışlarından, biraz öhö öhösünden, ve olaki sesinde de değişiklik varsa, o sesi artık duymak istemediklerinden mi yoksa acıdıklarından mı bilinmez, bir şefkatle yaklaşır malum kişiye. Ee bunu kullanmamak olmaz diye düşünen hasta şahıs da en acıklı halini takınır daha çok şefkat için. Sonrası bir döngü halinde, şefkat-şımarıklık diye gider.
Her istediği ayağına gelir. Bazen istemediği şeyler bile, ıhlamur, ilaçlar, zorla içirilen meyvesuyu, süt vs. Artık onlara da katlanılır. Ama yine de sevilmeyen bir şeydir hasta olmak. O yüzden bu şefkate ihtiyacı vardır hastanın, hemen iyileşebilmek için işte.
İşin ilginç yanı, hasta olduğunda o ana kadar yemediğin bütün meyveler yenir, içmediğin kadar sıvı tüketilir. Hatta bunu günde kaç kere sifon çektiğinizi düşününce farkedebilirsiniz. En hareketsiz kaldığın zaman dilimidir. Artık yastık ve bilimum peçeteyle haşır neşirsindir. Hatta bir süre sonra peçeteler bi dağ haline gelebilir.
Bir de son olarak diyeceğim o ki, özellikle gripken sesin değişmesi nedense hasta kişinin çok ilgincine gidiyor olmalı ki, habire konuşur. Öyle böyle değil. Yeni, değişik bir sese sahip olmak, kesinlikle kullanılmasını gerektirdiğinden değil ama sürekli hasta olan bir insan değilseniz, bence o sesi duymak gerçekten eğlenceli olabilir. Ben şimdi evde muzdarip bi şekilde, hem de yapayalnız duruyorum. Aslına bakarsanız, meyvesuyu getirenim de yok, sesimi duyuracağım kimse de yok. Hatta az sonra bu yazıyı bitirip, yoğurtlu makarna yapmaya gideceğim.
Edit büdüt: Şefkat gösterin bana ! :(