BBS Ayın Sanatçısı - Jehan Barbur

beisa'yla üşengeçlik yapıp bi türlü bu ayın sanatçısını yazamadık bu sefer. Ben de şu an fırsattan istifade, canım sıkılıyorken yazayım dedim. Şöyle bi arşivi karıştırdım da nedense hep yabancı müziklere takılmışız. Dedik bu sefer Türkçe şarkı söyleyen biri olsun, gözümüz gönlümüz açılsın ama di mi?

Ve işte bu ay için seçtiğimiz sanatçı, Jehan Barbur. 1980 Beyrut doğumlu, Bilkent Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü mezunu sanatçı, üniversite yıllarında müzik ve tiyatroyla amatör olarak ilgilenmiş. Mezuniyetinin ardından müzikle profesyonel olarak ilgilenmek için İstanbul yollarını tutmuş ve bir çok projede farklı müzisyenlerle vokalist ve söz yazarı olarak çalışmış.

2009 yılında çıkardığı 'Uyan' adlı albümüyle, kendisine has sesi ve şarkılarıyla da dikkatimizi çekmiş bulunmakta. 'Uyan' albümündeki çoğu şarkıyı severek dinledim. Dinlemekten bıkmıyorum hatta. Özellikle 'Leyla' adlı parçasına bayılıyorum, sizle de paylaşacağım. Tam da bu aralar yeni albümü 'Hayat'la yine gönlümüzü fethedecek bence. Sabırsızlıkla bekliyoruz. :)

İşte bu da 'Leyla';







"Dünya leyla olmuş, unutmuş aşk nerde, dönüp durmuş hep boş yere..
Dünya hülya olmuş, gerçekleri bitince senle bende hayat bulmuş.. "


Bunu dedi ( 1 ) kişi

Mim - Söyleyemediklerimizi Söyleyelim !

Fatoş'un günler önce "bir mim başlatalım!" diyerek ortaya attığı fikri, nihayet bugün tesadüfen girdiğim yabancı bi kızın blogunda bulduğum konuyla gerçekleştirme şansını yakaladım ! :) tabi, onlarda "mim kültürü" var mı, emin değilim. Ama konu, epey düşündürücü ve samimi olunduğu takdirde, epey rahatlatıcı geldi bana. Çünkü mimin konusu '10 farklı kişiye söylemek istediğiniz 10 şey'. Aslında gayet açık. Bu yazıda mimlenenlerden istediğimiz, çeşitli nedenlerle söyleyemediğiniz, içinizde kalan şeyleri, en azından birazcığını söylemeniz. Tabi ki isim kullanmak zorunda değilsiniz, ama isterseniz takma isim, baş harf falan kullanmak serbest ! Bir kişiye istediğiniz sayıda cümle yazabilirsiniz :)

Kuralları verdikten sonra, kendiminkilere geçiyorum -ki ilk maddede bi kuralı çiğneyerekten, bi şeyi iki kişiye birden söylüyorum çünkü onlar ayrılmaz bir bütün ! 

> hey ! siz ikiniz ! :) twilight'ın yeni filmi ne zaman geliyor? :p :*
> kendimize, sevdiklerimize, sevmediklerimize taktığımız bütün lakaplar.. telefon konuşmaları, dedikodular, "şaka"lar.. zaman da uzaklık da değiştiremezmiş hiçbir şeyi :)
> uzun zamandır asansörlerde çığlık atmadık seninle, acilen bi asansör bulmalıyııııızzzzzzzz!! :)
> o zamanlar nefret ettiğimi sanıodum, şimdi de özlediğimi sanıorum, çok ilginç !
> sanki sen yaz tatilindeymişsin de, ben de bu sıkıcı yerde dönmeni bekliyormuşum yine eğlenebilmek için.. senelerdir böyle..
> boyama yaparken hangi rengi seçeceğimize karar veremediğimiz zamanlarda, her şey çok daha kolaydı sanki :) tekrar o kadar yakın olmak, zor geliyor nedense..
> "çocukluk aşkı"mı senelerce nasıl dinledin o kadar, hala aklım almıyor ! :) özledim ki ben seni..
> itiraf et, sen de beni seviodun! :p :D
> bi gün bi yerlerde karşılaşacağımızı biliyorum !
> aslında, sana her şeyi söylüyorum zaten, bi şekilde.. söylemesem de biliosun bence.. sadece senin olmadıın bi liste yapmak istemedim :) hepsi bu..

İtiraf etmeliyim ki, oldukça zorlandım şunları yazmak için, bi kısmı biraz geyik olsa da :)

ve şimdi, mimlenen şanslı blogları açıklıyorum : Süpernova, Andıran Otu, Diğer Tarafta, Göğe Bakma Durağı, Çapulcu Haritası, Mrs. Lovett, Mia Wallace. Bi de mim konusu hoşunuza gittiyse, siz ! :) Ama yazacak olursanız, bize de haber verin de okuyalım. Olur mu?


Bunu dedi ( 8 ) kişi

Akrebin İzdüşümleri

Bu aralar her gördüğüm şiiri beğenir oldum, gariptir ki şimdiye kadar pek fazla şiir okuyan biri değildim. Her şey, beisa'nın sevgili kardeşi betül'ün kişisel blogu 'göğe bakma durağı' ile cereyan etti. Evet, şiir okumadığımı söylemiştim, o yüzden de bu güzel ismin, bi şiirin başlığı olduğu bilmiyordum. Turgut Uyar'ın 'Göğe Bakma Durağı' sanırım şu zamana kadar duymuş olduğum şiirlerin içinde en iyilerinden biridir.

Ama bugün burada paylaşacağım şiir, çok farklı.. Çünkü ünlü bi şaire ait değil ama şair olmaya karar verse, çok ünlü bi şair olacağından eminim. 'Akrebin İzdüşümleri' beisa'nın lise arkadaşı Damla'nın çok güzel bi şiiri ve ben de tam şiire merak sarmışken bu şiiri blogda paylaşmalıyım dedim.

Akrebin İzdüşümleri

Ben küçükken
Kök on üçtü uğurlu sayım
Annem kediler asardı çamaşır iplerine
Sesime usulca bırakılan bir virgül gibiydi
Babamın betonlara vuran gölgesi
Baykuşlar fal bakardı, papyonlar takardı
Deterjan kutularında kuruttuğum kelebeklerim
Benekleriyle göz kırpardı
Bileziklerim vardı o zaman siyah ojelerim
Yakan top denilen katliamlarda kaç arkadaşımı yitirdim

Ben küçükken hiç deniz görmemiştim
Vahim bir sevgi salgınıyla ölürdü balıklar duyardım
Saçları dökülmüş bir deniz kızı otururdu küvetimizde
Şırıngalar kullanırdı bileklerini keserdi kuyruğunu çırpardı
Annem kokulu sabunlarla ovardı yaralarını
Tuzlu deniz şarkıları mırıldanırdı hep
Dudakları kanardı

Ben küçükken
Kitapların arasından kurumuş kılçıklar çıkardı
Kumdan kaleler yıkılırdı avuçlarımdan
Deniz anaları yumurtalarını kalbime bırakırdı
Balıkçılar kendi ruhlarının avına çıkardı tuzlu sularda
Annem susardı
Yelkenler tıkardı hep ağzını
Babam hiç arkasına bakmazdı

Ben küçükken hiç aşık olmamıştım
Hiç kurşun dökmemişlerdi avuçlarımda
Ben küçükken
Büyük bir çakıl taşıydım
Şimdi ufaldım.

beisa'dan edit : Damlaaa ! Yine yaz, hep yaz. Bana gönder sonra, özledim zaten. :* )


Bunu dedi ( 6 ) kişi

Chat Chut..

Bakın bakın ne dicem !

Bu alttaki uzun, gri çubuğumuz var ya bizim; Facebook grubumuzun, Twitter sayfamızın linklerinin bulunduğu, site içi araması yapabildiğiniz, son gönderilen yazılara ulaşabildiğiniz ya da "Gelişigüzel"le BBS'de henüz okumamış olduğunuz yazılarımızla karşılaşabileceğiniz çubuk... İşte orada, bence hepsinden daha güzel bi özellik var: Chat ! Yazmanız için illa birilerinin online olması gerekmiyor. Çünkü önceden yazılanlar da gözüküyor :) Aklınıza geldikçe uğrayın, bişiler karalayın, aklınıza ne gelirse, biz de karşılık verelim, saçmalayalım, geyik yapalım. Güzel olur bence, tanışır kaynaşırız :) 

p.s : Gelmişken bi şarkı paylaşayım dedim; Aaron'dan U-Turn. Je Vais Bien, Ne T'En Fais Pas isimli filmde geçiyor. Şarkıyı dinleyince, filmi izlemek isteyeceksiniz muhtemelen :) O yüzden tavsiyeler düzmeme gerek yok buraya. 


p.s 2 : fatoş'un şarkıyı çok depresif bulmasının sonucunda, ki ben günlerdir dinlediğim için kanıksamışım sanırım, ilk dinleyişte ne kadar hüzünlendirdiğini unutmuşum, aynı grubun bi de Little Love isimli şarkısını paylaşmaya karar verdim ! :) bi yerlerden tanıdık gelirse de, şimdiden söyleyeyim, Gossip Girl'den..



'don't worry, life is easy..' (: 


Bunu dedi ( 8 ) kişi

Bok (Bu bi selam tamam mı?)

Postcrossing'e üye olanlar bilirler. Hesabınıza girdiğinizde sol üst köşede profil fotonuzun yanında, her açtığınızda farklı bir dilde selamlar postcrossing sizi, uluslararası bir site olduğundan mütevellit.

Ama bu sefer bir değişik selamladı, sanırım yıldızlarımız küsmüş.

Bkz: Bok, Fatma! (Çok kızmış, ünlem de var)

Edit büdüt: Hangi dilde selam demek bilen var mı acaba bunu? Ona göre kompleks yapacağım da.. :D Zuhaaahhaaa !

Edit büdüt 2:
kormemundi blogunun sevgili yazarı sağolsun bizi aydınlattı, hırvatça imiş :D şimdi bunlar birbirlerine 'bok' diyerek mi selamlaşıyorlar? :D




Bunu dedi ( 7 ) kişi

Sıkı Can İyidir?!

Şöyle afili cümleler kurmak istiyorum, ama o kadar sıkıldım ki ilginç isim tamlamaları, eğlenceli sıfatlar bulmakta zorluk çekiyorum şu an. Bu nedenle, istemeden de olsa, doğrudan konuya gireceğim. 3 günlük fatoş'un evindeki Mersin tatilim dışında, bütün yazımı, bu sene sıcaklıkta kendini aşan Ankara'da geçirmiş olmam bi yana, bu süreçte, bütün arkadaşlarımın şehir, hatta ülke sınırları dışında olmaları dolayısıyla, odamdan çıkmama rekorumu kırmak konusunda büyük adımlar attığımı söyleyebilirim. İşin kötüsü, evde oturdukça içim şişiyor resmen ve halihazırda küçücük olan odama sığmakta zorluk çekiyorum. Kendimi, Harikalar Diyarı'ndaki tavşanın evini ziyaret edip masanın üstünde bulduğu kurabiyeden yediği için aniden büyüyen ve kolları, bacakları evin pencere ve kapı gibi bilimum deliklerinden taşan Alice gibi hissediyorum ! :)

İzlemediğim dizi kalmadı, masamda 3 tane kitap var şu an ve 2 tane de film hızla bilgisayarıma iniyor. Ama takdir edersiniz ki, bütün bunlar, bir süre sonra yetmiyor. Nitekim, Google'a "what to do on internet?" yazacak kadar ne yapacağımı bilmez durumdayım şu an. Asıl ironik olan kısımsa, sitelerde cidden böyle listelerin olması değil, o listelerdeki maddelerin çok büyük bir çoğunluğunu zaten yapmış olmam. Flash oyunlardır, Stumble Upon'dur, masaüstü için duvar kağıdı aramadır, hızlı yazma alıştırmalarıdır, blog tutmaktır.. Hepsini yaptım ! Hatta bi tanesinde çıkmaz mı, Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni okuyun diye?! Okuduğuma sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim ! :)

Demek istediğim, cidden, siz ne yapıyorsunuz ya şu bilgisayarın başında? Facebook, Twitter.. bi yere kadar, öyle diil mi? :)


Bunu dedi ( 7 ) kişi

BBS Ayın Sanatçısı - Chic Gamine

Heyoo ! Hala hasta ve öhö öhö modunda sesleniyorum size. Sesim çıkmıyor da olabilir bile :o Sadece grip olmakla kalmamış, boğazımı da kaybetmiş bir insanım ben. Ama bu sayede blogla ilgilenmeye başladım yeniden, fena mı oldu? :)

Aslında bu ayın sanatçısını çoook önce yazacaktım, hem de taa bi ay önceden "buldum buldum, yeni ay sanatçısı Cheryl Cole olacak, ebet ebet" diye dolanıyordum ama şu an bi üçyüzaltmış derece etrafımda döndüm, sonra da yüzseksen derece sağ ayağım üzerinde ve kararımı verdim. Cheryl Cole artık öbür aya kaldı.

Dün tesadüfen şu blogların üst kısmındaki navbardan sürekli "sonraki blog" diye giderken bi bloga denk geldim. Burdan onun da reklamını yapayım hemen, Evrensel Müzik. "Vay" dedim büssürü albümler, ne ararsan var. Malum kendim de bi korist olunca, etiketlerden akapella müzik adına ne varmış diye bakayım dedim ve böylece Chic Gamine'i bulmuş oldum.

Açıkçası grup hakkında pek bi bilgim yok. 1999'dan bu yana beraber şarkı söyleyen dört adet hatun ve başlarında bir erkekten oluşan vokal grubu, albümlerinde dinlediğim şarkılarının hepsinde enstrüman kullanmış ama vokal perküsyonları da gerçekten çok iyi. 2008'de çıkardıkları kendi isimlerinde olan Chic Gamine albümlerindeki bütün şarkılara da bayıldım, ingilizce şarkılarının yanısıra fransızcalar da var. Ebet şiddetle dinlemenizi tavsiye ediyorum.

Ee ben buraya en çok sevdiğim bir parçalarını koyayım da dinleyin siz bi:
Chic Gamine - I Don't Lie


Bir de MySpace adresleri var, şurda; bir de kendi siteleri var, burda.

Bisou Bisou (bkz: fransızca öpücükler)

Edit Büdüt: Bir de hiçbir yerde şarkıların sözlerini bulamadım. Çok mutsuzum. Bulan olursa bana da iletin noluuurr :(


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Pür Neşe Hastalık

Hastalık hali, her ne kadar kötü olsa da bazen iyi yanlarını da görmüyor değiliz. Mesela ben her grip olduğumda veya boğazım ağrıdığında, antigribal (böyle bir şey var mı bilmiyorum) ve antibiyotik (böyle bir şey var biliyorum) ilaçların etkisinde bir manik neşeyle karşılaşıyorum ister istemez. Artık, böyle anlarda, beisa hemen farkediyor zaten, 'antibiyotik mi aldın sen' diyor. Alakası yok aslında, bence tamamen şımarıklık.

Açıklayayım. Çünkü hasta olununca evde, okulda, arkadaşlar arasında vs. bulunduğun çevredeki insanlar, hasta olan kişinin bir kedi kadar masum bakışlarından, biraz öhö öhösünden, ve olaki sesinde de değişiklik varsa, o sesi artık duymak istemediklerinden mi yoksa acıdıklarından mı bilinmez, bir şefkatle yaklaşır malum kişiye. Ee bunu kullanmamak olmaz diye düşünen hasta şahıs da en acıklı halini takınır daha çok şefkat için. Sonrası bir döngü halinde, şefkat-şımarıklık diye gider.

Her istediği ayağına gelir. Bazen istemediği şeyler bile, ıhlamur, ilaçlar, zorla içirilen meyvesuyu, süt vs. Artık onlara da katlanılır. Ama yine de sevilmeyen bir şeydir hasta olmak. O yüzden bu şefkate ihtiyacı vardır hastanın, hemen iyileşebilmek için işte.

İşin ilginç yanı, hasta olduğunda o ana kadar yemediğin bütün meyveler yenir, içmediğin kadar sıvı tüketilir. Hatta bunu günde kaç kere sifon çektiğinizi düşününce farkedebilirsiniz. En hareketsiz kaldığın zaman dilimidir. Artık yastık ve bilimum peçeteyle haşır neşirsindir. Hatta bir süre sonra peçeteler bi dağ haline gelebilir.

Bir de son olarak diyeceğim o ki, özellikle gripken sesin değişmesi nedense hasta kişinin çok ilgincine gidiyor olmalı ki, habire konuşur. Öyle böyle değil. Yeni, değişik bir sese sahip olmak, kesinlikle kullanılmasını gerektirdiğinden değil ama sürekli hasta olan bir insan değilseniz, bence o sesi duymak gerçekten eğlenceli olabilir. Ben şimdi evde muzdarip bi şekilde, hem de yapayalnız duruyorum. Aslına bakarsanız, meyvesuyu getirenim de yok, sesimi duyuracağım kimse de yok. Hatta az sonra bu yazıyı bitirip, yoğurtlu makarna yapmaya gideceğim.

Edit büdüt: Şefkat gösterin bana ! :(


Bunu dedi ( 10 ) kişi

Yeni Bir Film : Facebook

David Fincher'ın çekimlerini tamamladığı yeni filmi 1 Ekim 2010 tarihinde gösterime girecek. "The Social Network" dünyanın en çok ziyaret edilen ikinci sitesi olan Facebook'un kuruluşu ve kurucusu Mark Zuckerberg hakkında. Facebook'u 2003 yılında Harvard'da öğrenciyken oluşturup dünyanın en genç milyarderi olan Mark Zuckerberg'in, 500 milyon arkadaşı birkaç düşmanı olmadan edinemeyeceği belirtilen filmde, anladığım kadarıyla, Mark'ın karşılaştığı kişisel ve hukuki sorunlar anlatılıyor.

Çok açıkça görünüyor ki bir başarı öyküsü izleyeceğiz. Bu başarıyı çekemeyen insanlar olacak. Böyle düşününce çok da ilginç olmadığı izlenimine kapılıyor insan. Yine de, hayatımızın önemli bir iletişim aracı haline gelmiş bu siteyi kullanarak film çekmek bile zekice bence :) Çünkü diğer bilimsel başarı örneklerinden farklı olarak, çok da yabancılık çekmeyeceğimiz bir konu bu. Sırf bu nedenle bile izlenebilir, hatta birilerine ilham kaynağı bile olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca David Fincher'a da güveniyorum, tabii ki! :) Bekleyip göreceğiz. 

Filmin resmi web sitesinden daha fazla bilgiye ve resimlere, trailer'lara, filmin soundtrack'lerine ulaşabilirsiniz :) 

p.s : afişi güzel olmamış ama :|


Bunu dedi ( 5 ) kişi

Bir Gossip Girl Çakması !

Pek televizyon insanı sayılmadığımı önceden söylemiştim, ki bunun en büyük nedeni Türk dizilerinin çoğunu yeterince izlenesi bulmamamdır herhalde. Uzattıkça uzatılan roman uyarlamaları, birbirinin kopyası polis-hırsız kovalamacaları, şiveyle ya da konuşma bozukluklarıyla güldürmeye çalışan sitcomlar falan.. Çok yaratıcı değiliz galiba bu konuda -şimdilik. Bi de Küçük Sırlar'la yabancı dizi uyarlamalarına başladık, sonumuz hayır olsun diyip Gossip Girl kaynaklı söz konusu dizi hakkındaki yorumlarıma hemen geçiyorum.


Evet. Öncelikle sarı ve uzun saçlarının Serena'nınkilere benzemesi dolayısıyla Su rolünü kapmış Sinem Kobal'ın şansına diyecek bir şey bulamıyorum. Ne yazık ki benzerlikleri bu kadarla kalıyor. Zira, oyunculukları arasındaki farkları geçtim, Su gerçekten su kadar saf :p ama dizideki tek hem "güzel" hem başarılı hem iyi karakterimiz o olduğu için erkekler hep ona aşık oluyor. Ayşegül ne kadar sinir olsa haklı bence bu konuda. Zaten o daha güzel ve çok daha zeki. Bu yüzden Su gibi iyi olacağıma Ayşegül gibi kötü olurum daha iyi ! :p Ayşegül'ün arkasındakilere değinmenin yer israfı olacağını düşünmekle birlikte, Heves'in gerçekte Demir'le birlikte olduğunu da şaşkınlıkla belirtmek istiyorum! Demir demişken, Çavdar Tarlasında Çocuklar okuyan, gitar çalıp Beirut dinleyen, kardeşine "Ev Cini Dobby" diye seslenen o çocuğu niye Su'ya aşık etmiş senaristler anlayamıyorum. Su bunların birini biliyor mu, bana söyleyin ya! Bir de Çet'e kendini ispat etmeye falan çalışıyor. O Chuck'tan bozma Çet de kaç sene sınıfta kaldıysa arabayla okula gidip okulun bahçesini otopark niyetine kullanıyor. Ailesinden ayrı evde yaşayan lise öğrencisi Ali'ye ise ne desem boş :p

Sonuç olarak, kızların okulda süper minilerle ve makyajla dolaştığı, erkeklerin kızlardan fazla dedikodu yapıp iş çevirdiği bir diziyle karşı karşıyayız haftalardır. Ve ben bu diziyi izliyorum! Kaçırırsam internetten falan buluyorum. Gossip Girl gibi sürükleyici değil, hatta illa birileriyle muhabbet halinde izlemem gerekiyor sonunu getirebilmek için ama çok eğlenceli oluyor sonrasında yapılan geyikler :p Yazımın güzel geçmesini sağlayan şeylerden biri bile diyebilirim biraz daha durursam, o yüzden hemen gidiyorum ! U know u love me, xo.. Ay! Yanlış oldu bu :p

p.s : Gossip Girl'ün her bölümdeki güzel güzel ve farklı farklı müziklerinden sonra Atiye'li, Aylin Aslım'lı şarkılar beni pek sarmadı ama.. Tek sorunu bu olsa, di mi? :)


Bunu dedi ( 10 ) kişi