İyi ki doğmuş !!

Bir tek burası kaldı doğumgününü kutlamadığımız, o yüzden hemen bilgisayarın başına geçtim ve yazmaya başlıyorum.

Bugün beisa~ nın doğumgünü.. :)

Uzakta olmamızdan dolayı, dileklerimi mesajla, msnden, twitter'dan, feysbuktan ilettikten sonra buraya söz bulmak zor oluyor. Ama bence bu resim yeterli olacaktır.

İyi ki doğmuş.. :) :*


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Çizelim Çizdirelim :p

Tatilin son günü :( - okul açılana kadar her gün 1 yazı projemin sonuna gelmiş bulunmaktayız, düşe kalka da olsa. Yine de elimden geldiği kadarıyla devam ettirebilirim belki, çünkü son bir haftada "Bugün ne yazcam?" diye düşünmekten yaratıcılığım, pratik zekam falan gelişti gibime geliyor :p anne olmanın ilk adımı, onlar da "Bugün ne yemek yapsam?" diye başlıyorlar demek ki işe...

Neyse.. Son akşamımda, 127 Hours'ı izlemek için beklerken, ne beklediğimi siz de biliyorsunuz - illegal şeyleri yazdırmayın bana şimdi alenen, Sketch Swap oynayım dedim azıcık. Siz bi tane çizim yapıyorsunuz, karşılığında başka birinin çizimini alıyorsunuz. Ben daha fazla 62'den tavşan yapmak istemediğim için, bugün bana çok uzaklardan gelen çok güsel bi kartın üstündeki kediciği çizmeye çalıştım :) Dalga geçmeyin diye kartın fotoğrafını koymuyorum :p ama kendi çizimim ve karşılığında aldığım çizim aşağıda.

Kendimle ilgili bir yorum yapmak istemiyorum ama siz rahat olun :p ehe.



Ay bu kadar şapşal bi çizim o-la-maz!! Bayıldım resmen :) harikasın FP! :p


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Ağaçlar, Kelebekler ...

Küçükken, bir yılbaşı hediyesi olarak bana gelen Nil Karaibrahimgil'in ilk albümünü dinlediğim andan beri, onu hep bu kadar çok seveceğimi biliyordum. Zaten bu, onun hakkındaki ilk yazımız da değil. İnsan bu kadar yaratıcı olunca bahsedecek de çok şeyi oluyor tabi.

(bkz: Kırık)
(bkz: Pipo)

Şimdi de yepyeni kitabıyla karşımızda kendisi: Nilin Kelebekleri. Hürriyet Gazetesi'nin Kelebek ekinde yazdığı yazılardan oluşuyor bu kitap. Ama yazımıza konu olmasının sebebi bu değil, kitapla alakalı olarak kurduğu internet sitesi. Zaten resmi sitesine de ayrıca hayran olduğumu belirtmek istiyorum. Nilin Kelebekleri'nde de, her yazıya ait bir ağaç bulunmakta ve bu ağaçlar yorum yapıldıkça büyümekte. Zaten ilk ağacın büyüklüğünü görünce, kendiniz de anlayacaksınız. Nil de, en büyük haline ulaşan her ağaç için bir fidan dikeceğini açıklamış :) - gerçi insanlar olayın anafikrinin kitaptaki yazıları okuyup yorumlamak olduğunu kavrayamamış gözüküyorlar yorumlarıyla :p ama yine aynı sonuca varıyor olmak bile güzel.

Yaptığı şeylerle bana her zaman mutluluk veren, hayata daha olumlu bakmamı sağlayan bir insan Nil. Çok içimden geldi söylemek, hep mutlu olsun ! :)

p.s : Yine son dakika, yine son dakika!!


Bunu dedi ( 3 ) kişi

14 Şubat dedik bağrımıza bastık !

Özellikle ticari anlamda büyük önem kazanmış bugünün anlam ve önemine uygun olarak yazmak istediğim yazı için oturdum araştırdım, acep bugünle ilgili eksantrik inanışlar var mı diye? Varmış.

Misal, sevgililer gününde radyoyu veya televizyonu açıp da duyduğumuz ilk isim evleneceğimiz kişinin ismi olurmuş. (Tabi erkekler için; duyulan ilk kadın ismi, kadınlar için; duyulan ilk erkek ismi)

Sevgililer gününde eldiven bulursak, gerçek aşkımız şu andaki sevgilimiz değilmiş. Yalnız bu madde çok tehlikeli, ayrılık sebebi.

Bir de İtalya'da sevgililer gününde büyük ziyafetler verilirmiş. Hani günü onurlandırmak adına. Kadınlar gün doğmadan uyanıp, pencereden bakmaya başlarlarmış çünkü dışarıdan geçen ilk erkeğin hayatlarının erkeği olduğuna ve 1 yıl içerisinde evleneceklerine inanırlarmış. Hala bu inanışlarına devam ediyorlar mı bilmem, gerçi başbaşa yenen bi yemektense büyük ziyafetleri tercih edebilirdim ben. Eğlence olsun maksat.

Bazı ülkelerde ise (bilemiyorum artık neresiyse), genç kızlar sevgililer gününde sevgililerinden birer kıyafet alırlarmış, eğer o kıyafeti giyerlerse, evlenme teklifini kabul ettiği anlamına gelirmiş. Ne dersiniz? Bence bu en güzeli, zamane genç kızları tek taş yüzükten aşağısını kabul etmiyor. Artık biraz daha mütevazi geleneklere ihtiyacımız yok mu? :)

Eh, kimi ülkelerdeki inanışa göre ise, bir kadın sevgililer gününde gökyüzünde bi ardıç kuşu görürse denizciyle, saka kuşu görürse bi milyonerle, serçe görürse fakir bi adamla evlenirmiş ama serçe gören çok mutlu olurmuş. Güvercin göreninse huzurlu bi yuvası olurmuş.

Son olarak, evlenmeyi düşünebileceğiniz 5-6 kişinin ismini aklımızdan geçirip, bi elimize elma alıp, elmanın sapından çevirirken isimleri söylersek, elmanın sapı hangi isimde koparsa, o kişi ile evleneceğini gösterirmiş.

Ah ne komik. Elma var mıydı evde acaba? :)

Hayırlı Kandiller ! :)

Herkesin Sevgililer Günü Kutlu Mutlu Ola !


Bunu dedi ( 4 ) kişi

O Kimdi??!


Sözümü tutup dün yazı yazamadım. Tabi fatoş' evde olsaydı, en azından o karalardı belki bi şeyler. Ama kader kısmet, şanssızlık, Murphy falan filan. Asıl size bahsetmek istediğim şey, sahip olduğuma emin olduğum prosopagnozi.

Kısaca "yüzleri tanıyamama" diyebiliriz bu duruma. İleri durumlarında, kişi kendi yüzünü aynada bile tanıyamıyor. Çok şükür, benimki öyle değil. Sadece sokakta karşılaştığım "tanıdıklarımı" çıkaramıyorum bir türlü. Söz konusu kişilerle eşleştirdiğim ortamda değilsek, iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Mesela, dün teyzemlerle gittiğimiz alışveriş merkezinde karşılaştığımız kadın... Tabi ki de annemin arkadaşı sandım, ta ki kadın gittikten sonra annem "Kimdi o?" diye sorana kadar :p Annem, daha sonra, kardeşimle mezun olduğumuz lisede bi hoca olduğunu iddia etmeye başladı, ismini çıkaramasa da... Öyle olma ihtimali bile beni utandırdı. Gerçi o da bana adımla seslenmedi diye avutabilirim kendimi. Oysa okul numaramı bile söylemesini beklerdim :p

Ama çok yüksek performans gösterdiğim zamanlar da oluyor, şaşırtıcı bir şekilde. Bir de hafıza sorunlarımdan bahsedip durmam, kendimi sürekli şikayet eden yaşlı teyzeler gibi hissettiriyor. Öyle sanmayın. Bilim adına yazıyorum ben bunları. Prosopagnozi de böyle bi şey, yaaa.. :)


Bunu dedi ( 3 ) kişi

Biraz da Nostalji


Back to the Future üçlemesinin ilk iki filmini izledim biraz önce, biraz nostalji olsun diye. Üçüncüye başlamadan, biraz beynimi boşaltmaya ihtiyacım var. Zaman kırılması, geçmişten gelen mektuplar, geleceği değiştiren maç sonuçları derken beynim sulandı. O değil de, ikinci filmde "gelecek" olarak gittikleri tarihin 2015 olması ama ortada hala uçan arabalarımızın olmaması çok üzücü geldi bana. Onun yanında bir de "uyku getiren alfa düzenleyici"ler var, Doktor Emmett Brown'un Jennifer'ı bayıltmak için kullandığı. Böyle ışıklı mışıklı bi alet. Otostopçu'daki "bakış açısı silahı"yla birlikte, en sevdiğim hayal ürünü icatlar arasına girdi :)

Ayrıca şu repliğe de ölürüm!

Marty McFly: Nice shot Doc! You're not gonna believe this, we gotta go back to 1955.
Doc: I don't believe it! 

p.s : Marty'nin harikalar yarattığı uçan kaykaylardan da istiyorum!! - uçmakla ilgili nasıl bi fantezim varsa :p neyse, ben üçüncü filme geçeyim şimdi, rahatladım.


Bunu dedi ( 2 ) kişi

83. Oscar Ödülleri (2011) Adaylar !!


Amacım beisa'nın 'okul açılana kadar her gün bi yazı'sına destek olmak değil kesinlikle. Önceden taslak olarak kaydettiğim ama boş bıraktığım postumu tamamlayayım dedim. Çünkü şimdi bahsedeceğim 83. Oscar Ödülleri 17 gün sonra verilecek ve ben de ödüller verilmeden yazmalıyım bu yazıyı. Yani adayları daha doğrusu. 

Ee herkesin bildiği üzere, sinema dünyasının en prestijli ödülü Oscar. Ve canla başla çalışan sinema dünyasının yönetmenleri, oyuncuları, filmleri vs. vs. herkesin hayali Oscar'dan kendilerine de bi parça düşsün :) Bu sene 27 Şubat'ta 83.sü düzenlenecek olan Oscar ödüllerinin adayları ise baya önce açıklandı tabi, eminim başka yerlerde denk gelmişsinizdir. Benim yazım şimdilik hatırlatma olacak.

Neyse hemen adaylara şöyle bir göz atalım ama misal biçok dalda adaylığı bulunan Inception filminin yönetmeni Christopher Nolan'ın 'en iyi yönetmen' kategorisinde bulunmaması ne garip olmuş. (beisa stayla)

İşte belli başlı bazı kategoriler ve adaylar:

En İyi Film: 
  • The Social Network
  • Black Swan
  • The King Speech
  • The Fighter
  • Inception
  • The Kids are All Right
  • 127 Hours
  • Toy Story 3
  • True Grit
  • Winter’s Bone
En iyi Yönetmen:
  • Darren Aronofsky - Black Swan
  • Ethan Coen, Joel Coen - True Grit
  • David Fincher - The Social Network 
  • Tom Hooper - The King's Speech
  • David O. Russell - The Fighter
En İyi Erkek Oyuncu:
  • Javier Bardem “Biutiful”
  • Jeff Bridges in – “True Grit”
  • Jesse Eisenberg – “The Social Network”
  • James Franco – “127 Hours”
En İyi Kadın Oyuncu:
  • Annette Bening – “The Kids Are All Right”
  • Nicole Kidman – “Rabbit Hole”
  • Jennifer Lawrence – “Winter’s Bone”
  • Natalie Portman – “Black Swan”
  • Michelle Williams – “Blue Valentine”
En İyi Animasyon:
  • How to Train Your Dragon -Chris Sanders and Dean DeBlois -
  • The Illusionist – Sylvain Chomet
  • Toy Story 3 – Lee Unkrich
En İyi Görüntü Yönetimi:
  • Black Swan – Matthew Libatique
  • Inception – Wally Pfister
  • The King’s Speech – Danny Cohen
  • The Social Network – Jeff Cronenweth
  • True Grit – Roger Deakins
En İyi Orijinal Senaryo:
  • Another Year: Mike Leigh
  • The Fighter: Scott Silver, Paul Tamasy, Eric Johnson
  • Inception: Christopher Nolan
  • The Kids Are All Right: Lisa Cholodenko, Stuart Blumberg
  • The King’s Speech: David Seidler
En İyi Uyarlama Senaryo:
  • 127 Hours (2010): Danny Boyle, Simon Beaufoy
  • Toy Story 3 (2010): Michael Arndt, John Lasseter, Andrew Stanton, Lee Unkrich
  • True Grit (2010): Joel Coen, Ethan Coen
  • Winter’s Bone (2010): Debra Granik, Anne Rosellini
En İyi Sanat Yönetimi:
  • Alice in Wonderland, Robert Stromberg, Karen O'Hara
  • Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1, Stuart Craig, Stephenie McMillan
  • Inception, Guy Hendrix Dyas, Larry Dias ve Doug Mowat
  • The King’s Speech, Eve Stewart, Judy Farr
  • True Grit, Jess Gonchor, Nancy Haigh
En İyi Kostüm:
  • Alice in Wonderland, Colleen Atwood
  • I Am Love, Antonella Cannarozzi
  • The King’s Speech, Jenny Beavan
  • The Tempest, Sandy Powell
  • True Grit, Mary Zophres
En İyi Makyaj:
  • Barney’s Version, Adrien Morot
  • The Way Back, Edouard F. Henriques, Gregory Funk ve Yolanda Toussieng
  • The Wolfman, Rick Baker ve Dave Elsey
En İyi Kurgu:
  • Black Swan, Andrew Weisblum
  • The Fighter, Pamela Martin
  • The King’s Speech, Tariq Anwar
  • 127 Hours Jon Harris
  • The Social Network Angus Wall ve Kirk Baxter
En İyi Müzik:
  • How to Train Your Dragon, John Powell
  • Inception, Hans Zimmer
  • The King’s Speech, Alexandre Desplat
  • 127 Hours, A.R. Rahman
  • The Social Network, Trent Reznor ve Atticus Ross
En İyi Şarkı:
  • Coming Home – Country Strong
  • I See the Light - Tangled
  • If I Rise – 127 Hours
  • We Belong Together – Toy Story 3
En İyi Görsel Efekt:
  • Alice in Wonderland, Ken Ralston, David Schaub, Carey Villegas ve Sean Phillips
  • Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1 Tim Burke, John Richardson, Christian Manz ve Nicolas Aithadi
  • Hereafter, Michael Owens, Bryan Grill, Stephan Trojanski ve Joe Farrell
  • Inception, Paul Franklin, Chris Corbould, Andrew Lockley ve Peter Bebb
  • Iron Man 2, Janek Sirrs, Ben Snow, Ged Wrigt ve Daniel Sudick
En İyi Ses:
  • Inception, Richard King
  • Toy Story 3, Tom Myers ve Michael Silvers
  • Tron: Legacy, Gwendolyn Yates Whittle ve Addison Teague
  • True Grit, Skip Lievsay ve Craig Berkey
  • Unstoppable, Mark P. Stoeckinger

Edit Büdüt: Neyse böyle işte. İzlemediğim bir çok film var burda, o yüzden hangisi Oscar'a layıktır bilemedim ben onu. :)


Bunu dedi ( 3 ) kişi

Bi Mim Daha

Tam da "Bugün ne yazsam?" düşünceleri içerisinde kıvranırken, mimlendiğimi gördüm ! Ry'a öncelikle, bu harika zamanlaması için çok teşekkür ediyorum. Mimin konusu ise, hangi çizgifilm karakteri olmak isterdiniz? - Birkaç kişinin yazısını okudum da, zor bir soru olmuş onlar için. Benim için ise, cevap açık ve net. Tabii ki Judy Jetson !!

Bunu zaten dışarı çıkmak için hazırlandığım neredeyse her gün düşünüyorum. Yürüyen bir bantın üzerinde dursam, bir kabine girdiğimde duş almış, bir paravanın arkasında üstümü değiştirmiş olup çıksam mesela... Bunun dışında, gökyüzüne uzanan binalardan uçan arabalarla çıksam, haftasonu gezmesine de bir başka gezegene gitsem, gelsem. Şimdi fark ettim de, küçükken bile bunlardan büyülendiğime göre, o zaman da sığamıyormuşum Ankara'ya. Bunun dışında 3-boyutlu televizyondan sevdiğim sanatçıların konserlerini izlemek ve "yerçekimi kapatıcı"yı kullanıp arkadaşlarımla havada dans etmek isterdim. Ev işlerinin kendiliğinden yapılıyor olması da var tabi.. Elektrikli süpürge, çamaşır makinesi.. Her yönden daha pratik bir hayatları olsa da, ilişkilerinin tamamen bizimkilerle aynı olması da Judy olmak istememe olanak sağlıyor. Evet, Judy tam bir ergen ve babasıyla arada tartışmaları oluyor. Ama babası kızının sevdiği sanatçının arkasında davul çalıp o sanatçının fan'ı olacak kadar da çılgın bi insan. Annesi her zaman Judy'i anlıyor falan. Elroy'la ilişkileri hakkında pek bir şey hatırlamıyorum ama. Orbit gibi de, duygularına göre renk değiştiren, bacakları yay gibi uzayan, zıplayıp duran bir ev hayvanım da olsa, fena olmazdı hem! :) Sonuç olarak, Judy, küçüklükten beri en çok yerinde olmak istediğim çizgifilm karakteridir. 

Ben de şu blogları mimliyorum : Süpernova, .GöğeBakmaDurağı., Hiper Dün'ya, Paranoyak Satırlar ve Pardon Demiştim. =) ayrıca, her zamanki gibi, konuyu beğenip "ben de mimlenseydim" diye düşünen herkes de mimli! Ama linki bize göndermeyi unutmasınlar. 


Bunu dedi ( 4 ) kişi

Altın Ahududu - İsmi Çok Şeker Ama..

Ah ! Bu "her gün 1 yazı" sorun değil de, son ana bırakma huyumu bunda bile devam ettiriyorum ya, buna diyecek bi şey bulamıyorum. Yumurta - kapı ilişkisi olmadan, hiçbir işe başlayamaz mı bi insan?!

Neyse, şu anda "Let the Right One In" isimli İsveç yapımı bir filmi bitirmiş bulunmaktayım. Okuduğum sitede, tüm zamanların en iyi vampir filmi olabilir demişlerdi, dayanamadım. Twilight serisinden sonra iyi geleceğine emindim. Bilenler bilir aslında, bizim için o serinin artık törensel bir anlamının olduğunu. Bi gidip dalga geçmeden, "Edward vs. Jacob" muhabbeti yapmadan, Bella'nın surat ifadesini taklit etmeden duramıyoruz, film vizyonda olduğu zamanlar. Neyse, oradakilerin vampirle alakası yok zaten - güneşte parlamalar falan. Diyeceğim o ki, Twilight: Eclipse sinemanın en kötülerine verilen "Altın Ahududu"ya 9 dalda adaymış ! En kötü film başta olmak üzere, en kötü kadın oyuncu ve en kötü erkek oyuncu da dahil... Zaten bugünkü filmi izleyince vampirleri ne hale getirdiklerini bir kez daha anladım. İçim yandı...

Altın Ahududu da, Oscar ödüllerinden bir gece önce, 26 Şubat'ta verilecek. Twilight ekibine iyi şanslar diliyorum burdan. :p


Bunu dedi ( 0 ) kişi

Murphy Kanunları

Facebook'ta "Murphy'den nefret eden 1 milyon kişi bulabilirim" diye grup açsam, gerçekten bulabileceğime her iddiasına varım. İflah olmaz bir hayalperest, aslına yakın bi Polyannacı olarak, Murphy, olabilecek en gerçekçi adamdır benim için. Benim de iyimserliğim biraz fazla geliyor olabilir insanlara -zaman zaman haklı da çıkabilirler hatta- ama ters gitme olasılığı olan bir şeyin mutlaka ters gideceği varsayımı da bana biraz fazla.

İşin kötüsü, adamın hep haklı çıkması. İşte son örnek: Tatilin başında, her zaman evde oturmaktan zevk alan babam, birden ailecek İstanbul'a gitme fikri ortaya attı. Ancak tabi ki, bu isteğinin geldiği o an kardeşimin final dönemiydi. O bitene kadar dayanabilirim diye düşündüm, babamın da hevesi kaçmazdı muhtemelen. Ama son gün, birden kar başladı! Ankara'da, Bolu'da, İstanbul'da... Ama ben istediğimde kar hiçbir zaman yağmazdı, hep yola çıkmamızı beklerdi. Bir hafta da öyle bekledik. Sonra bu haftasonu, hiçbir yerde yağış mağış kalmayacağını öğrendik. Sevindim. "Gidelim!" dedim. Babamdan ses yok. Biraz zaman geçti, bi daha sordum. Yine ses yok. Anladım ki, kar gitsin diye beklerken babamın hevesi kaçmış. Sonuç olarak, kendimi annem tarafından "Birlikte Kızılay'a gideriz.." diye kandırılırken buldum.

Murphy, sana laflar hazırladım. Haberin olsun!


p.s : Ama en azından seneler sonra kardeşimle kardanadam yaptık. :) -- ah polyannaaaa! :p


Bunu dedi ( 6 ) kişi

Challenge Accepted!

Geçenlerde, tumblr'ın yavaşlığından şikayet ettiğim günün ilerleyen saatlerinde fatoş' bi link gönderdi bana. Kendisine tumblr almış! Bir de rengarenk bi şablon seçmiş, rengarenk resimler, yazılarla süslemiş. Şimdi her gün yeni bişiler var mı diye küfrede küfrede girip musmutlu çıkıyorum. :p

Siz de bakın - seveceksiniz ! >> life is like a grapefruit .

p.s : "Her gün 1 yazı"yı okulum açılana kadar ben yapayım diyorum, hadi bakalım ! :) 


Bunu dedi ( 0 ) kişi

BBS Ayın Sanatçısı - Neslihan Engin

Her zaman Sevgililer Günü haftasında ikinci dönemi başlayan sevgili okulum açılmadan, tatil rehavetini üstümden atmanın vakti geldiği için dizi / film / müzik / kitap tüketiminden biraz da üretime geçmeye karar verdim. BBS Şubat Ayı Sanatçısı'nı seçtim ve geldim.

Birkaç ay önce, chuckcan'la ilk tanıştığımızda,onun  bize durmadan şiddetle tavsiye ettiği kişiydi Neslihan Engin. Seveceğimizden emindi, sevdik de ! :) aslında çok huyum değildir ama, bir yandan "herkes dinlemeli, beğenmeli!" diye düşünürken, bir yandan bana özel kalsın istediğim kişilerden biri. Yine de sizler yabancı sayılmazsınız! :)

Neslihan Engin, üniversiteden mezun olduktan ve hatta çalışmaya başladıktan sonra, asıl yapmak istediğinin müzik olduğunu fark edip bu yolda devam etmiş. Demek ki bizim için de hala geç değil fatoş! :) İlk albümü "Ruhum Su Aldı" 2010'un sonlarına doğru çıktı bildiğim kadarıyla. İlk klibi de Bardan Adam Çıkmaz'a çekildi, belki çoktan rastlamışsınızdır bile bi yerlerde. Bugünlerde, mutluluk verecek şeylere ihtiyaç duyduğumda en çok dinlediğim şarkılardan biri zaten o da, gerek müziğiyle gerek sözleriyle. Aynı zamanda, çok can yakabilecek şarkılar da var bu albümde. Mesela ben bir süredir Veda'dan uzak durmaya çalışıyorum - 2 dakika 18 saniyede neye uğradığımı şaşırıyorum çünkü.

Size, bu güzel, güneşli kış gününde, biraz neşelenin, biraz da yazı hatırlayın diye dinleteceğim şarkısı ise, Yüzme!



"Gel sana yüzmeyi öğreteyim, hatta dalgalarla boğuşmayı daaa... dibe dalmayı daaaa.." (:


Bunu dedi ( 1 ) kişi