Yeteneksizim!

Hiç artistic bi insan değilim ya! Olsa olsa scientific olur benden... İlerde birilerinin benim de kapıma "NERD!" yazma planları yapmasından korkuyorum. Çevremdeki herkes, ortaokuldan kalma yeteneklerimin hala var olduğunu sanıyor. Tamam, o kadar kötü değil aslında, liseden kalma desek daha doğru :)

Koro seçmelerine giriyorum mesela, bölüm dışı seçmeli ders zımbırtısı için, adam piyanodan verdiği seslerin aynısını çıkarmamı bekliyor benden. 3 denemenin sonunda "3'ü de yanlış" diyor, ama hemen göndermeye utandığı için muhtemelen, birkaç tane daha denetiyor. Oysa benim kulağım iyidir ya! Öyleydi en azından lisedeyken. 'Papatya'yı çok güzel söylediğim için "Papatya" derdi müzik hocası bana. Hatta bi sene Köyceğiz civarına geziye giderken, otobüsteki anons mikrofonuyla şarkı söylediğimde tarih hocası da "Aa.. kim söylüyor bunu? Ne güzel sesi var.." falan demişti arkamdan, gerçekten yaa :))

Sonra, babam her yazı yazma muhabbeti açıldığında, benim okulun internet sitesinde yayınlanmış kompozisyonumu hala sakladığını belirtip kitap yazmamı beklediğini ima ediyor. İma da sayılmaz hatta, emrivaki yapıyor resmen! :) "beisa~ da kitap çıkarır o zamana kadar..." falan diyor laf aralarında. Bloglara yazdığımı öğrendi, benden çok sevindi ya, şaka gibi. Pratik olurmuş, elim alışırmış.

Bir de annem var tabi. Fransa'daki bilmemne şirketi tarafından düzenlenen 'Bir Gazetenin İlk Sayfasını Tasarlama' gibi bi yarışmada ~yarışmanın dandikliğine bak ya!~ grupça birinci olduktan sonra ~okulumuzun ödülü de yukarıda bahsettiğim geziye ücretsiz katılımdı~, benim renklendirmede, düzenlemede falan çok iyi olduğuma kanaat getirip patchwork işlerinde yardımcı olmamı istemişti bir süre, neyse ki o çabuk pes etti.

İşte, lisedeyken ufak tefek bi şeyler yapmışım da, çok büyütülmüş bunlar. Ben de sanata yatkınlığım var, ne de olsa balık'ım diye geçinirdim işte. Ama koro hocasının "Sen bi enstrüman çal, piyano olabilir, flüt olabilir, mandolin olabilir, kulağını hassaslaştırır" demesiyle, bütün gerçekler yüzüme çarptı. Ben en iyisi, yarın gideyim de makalelerin fotokopisini çektireyim.

Şimdiden duyuyor gibiyim: 'Lavaşkiri lavaşkiri yumuşacık kaymak gibi lavaşkiri'
İçimi döktüm, rahatladım.

O değil de, 'Yetenek Sizsiniz' diye bir yarışma mı ne başlayacaktı, ona mı katılsam? :p

P.s: Yine de dinlemek, okumak, izlemek falan yetiyor bana ya. Şimdi fatoş'u izleyeceğim zaman, kendim söylemiş kadar heyecanlanırım mesela. Kızın sesi valla güzel ya, Kelly Clarkson'ın Because of You'sunu söylediği bi videosu var bende, harika resmen! İsteyene gösterebilirim hatta :p


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Okul gibisi yok !

Bişiler yazmak istedim. Buralar uzun zamandır boş kalmış. Ama neden? Çünkü caaanım güzel okulum açıldı, ve biz beisa~yla seçmeli ders arayışına girmiş bulunmaktayız. Hoş tabi bugün okulun ilk günü ve beisa~ Hacettepe'de gezmekte, bense kahvaltı keyfinden sonra bunları yazmaktayım. Az sonra da dışarı çıkıp gezmeyi düşünüyorum. Hemen yargılamayın, derse gitmeyi de düşündüm, ama düşünmekle olmuyor baktım. Bahane çok, ilk günden derse mi gidilir? Bunlar aleyhimde delil olarak kullanılabilecek türden şeyler farkındayım.. :D

Neyse ben çıkıyorum, gelmek isteyen varsa, her zaman hazırım.. :)

Edit Büdüt : Okul gibisi yok yaf!

Edit Büdüt 2 : Okul gibisi yok derken, harbi harbi bugün ilk derslere gitmedim, bahçeli out, park caddesi in.. ! :D



Bunu dedi ( 5 ) kişi

Love is..

Geçenlerde bir gün, blogger'ın açılmamakta ısrarlı olduğu zamanlar, Google'la eğlenirken, bir sayfa buldum: Loveisfan! :)

Ben Şıpsevdi sakızlarından öğrendim aşkın ne olduğunu :) hatta, şu an şıpsevdiysem, bana azıcık ilgi gösteren her adama aşık oluyorsam ~Eternal Sunshine of the Spotless Mind~ hep bu sakızlar yüzünden sanırım... öyle küçük şeylerin aşk olduğuna inandırdılar ki: 'Aşk, birbirine farklı isimler takmaktır' ~Aa! O zaman kesin beni seviyor!~ Yine de, o minicik ve incecik kağıdın üstündeki şirin fonttaki yazılar ve şirin resimler, çocukluğuma dair en özlediğim şeylerdendir. Hem Şıpsevdi'nin tadı da güzeldir, Big Bubble gibi, Wall gibi kolay bozulmaz. Gerçi artık en iyisinin Falım olduğunu biliyorum ama küçükken kim şekersiz sakız çiğnemek ister ki? Hem Falım'ın içinde yazanları da anlamazdım zaten, uyaklı falan. En iyisi Şıpsevdi, ismi bile şirin! Ya da ben siteyi bulunca çok heyecanlandım? :)

love is..



















the reason we're here on earth.


Ama birilerinin bunları biriktirip buralara koymuş olması da inanılmaz bence :) Zaten feysbuk'unu vermiş çocuk, o heyecanla mesaj da attım aslında, ama cevap vermedi! Hıh.. Ben de başkalarıyla paylaşayım bari bu heyecanı dedim :p

Bu arada demin aklıma geldi, küçükken Garfield'ın en sevdiği yemek olan 'lazanya'yı bir balık türü zannederdim! Balık ismine benzemiyor mu ama ya? :)
"Sevgilim, bugün lazanya tuttum."
Bak, ne güzel uydu :p


Bunu dedi ( 0 ) kişi

Şimdi Reklamlar

Ben hangi siteye girsem, ya paralı oluyor, ya kapatılıyor: Youtube'la başladı her şey, KareokeParty, SoundKlan, Last FM derken, şimdi de Blogger gidiyor elimden. DNS ayarlarını, Youtube'un "an error occured" uyarısını almamak için değiştirmiştim, şimdi Blogger'ı kullanabilmem için başka bi şey yapmam isteniyor. Ama bu çok acımasızca! Ben youtube ve blogger arasında seçim yapamam ki. Bu yazıyı da Ktunnel'den girip yazıyorum ~bunların varyasyonlarına da hastayım~, umarım yayınlamayı başarır. Sinir oldum, tepede başörtülü bir kız var Zehra diye, 21 yaşında ve bekarmış. Evliliğe açıkmış, duyrulur.

Böyle bi reklam gözümün içine girerken, daha da önemlisi, biçimlendirme kodlarının butonları yokken ve "Kaydı Yayınla" butonu kaybolmuş ama yalnızca kelimeleri kalmışken, mutlu ve şekerli bir bayram yazısı yazamadığım için, cicili bicili resim ekleyemediğim için kusura bakmayın. Ama musmutlu, taptatlı bir bayram geçirin sevdiklerinizle birlikte :)

P.s: Yakınlarda bir gün, normal yollarla girebilirsem şu siteye, hem yukarıda saydığım bilimum sitelerin linklerini ekleyeceğim, hem de biçimlendirmesini yapacağım :) Mesela KaraokeParty, paralı da olsa zevkli sitedir.

P.s 2: Biraz önce, yani fatoş'un koyduğu bayram mesajının anca 1/3ünü feysbuk'ta taglendiğim reklam linkinden okuyabildikten sonra, aynı mesajı üyesi olduğumuz bir forumda görünce, birden fatoş'un yazdığını çaldılar sandım. Meğer tek çalan onlar değilmiş, fatoş' söyledi, güldük baya. Ama şirin mesajdı cidden.

P.s 3: Yine biraz önce, Ktunnel yüzünden çıkan bir reklam daha görüp halime şükrettim: İlişkiye nasıl girilir?

~Çok sonradan gelen~ P.s 4: Biçimlendirdim, demek ki girebildim! Oley! :)) Özlemişim.
~Çok sonradan gelen P.s 4'ün hemen arkasından gelen~ P.s 5: Sadece blogger'a girebiliyorum, BBS'nin yüzünü hala göremedim ~burada küfür var!~.


Bunu dedi ( 1 ) kişi

Şeker Tadında Bir Bayram

Bayram sabahları, demli bir çay, bayram şekerleri, şeker isteyen çocuklar, bir telaş, bir koşturmaca. Bayram programları, kolonya ikramları, bayram harçlıkları, ev gezmeleri, kısa hal hatır sormalar, el öpenlerin çok olsunlar ve daha bir dolu küçük ayrıntı. Hayatın üzerindeki 'pause' düğmesine dokunun.. Kısa bir süre için hayatı durdurun. Unutmadığınız kimse kalmamasına özen gösterin. Mutlu bayramlar..

J



Edit Büdüt: Ben bu bayram mesajını çaldım bi yerlerden :)
Edit Büdüt 2: Az şeker yiyin, sonra karnınız ağrımasın.. :)


Bunu dedi ( 7 ) kişi

Böyle Proje mi olur? Çok saçma (!)

Sanırım hayatım bu aralar çok karışık, üstüne blogger da sürekli sorun çıkartırken nasıl yazı yazabilirim ki.. O değil de en son 'Şu Yalan Meselesi' yazımdan sonra bir haber daha yazmayı düşünüyordum fakat bu sorunlar nedeniyle bloga el atamadım bir türlü. Neyse hemen haberime geçmek istiyorum.. Demem o ki son zamanlarda pek eğlenceli ödevler çıkmış, Tayvan'lı Yang-Ya-ching denen çekik gözlü kızımız okul projesi için, Paris'te tanımadığı 100 erkeği öpücekmiş. Sanırım ödevin yarısını da bitirmiş durumda.. Bir kere kimse 'hadi canım, böyle de proje mi olur? çok saçma! ' demesin, eminim çoğu kız aklından ' bu güzel bi ödevmiş, biz de böyle projeler yapsak ya' diye geçiriyordur. Hele de ben en son bitirmek için 4 gün, sabah-akşam oturduğum yere yapışıp staj raporu gibi bir belayı düşündükçe, 'biz niye böyle projeler yapmıyoruuuz?' diye haykırmak istiyorum.. :D Şaka bir yana, ciddiyim aslında, neden olmasın ya? :D
Bu Yang-Ya-ching denen kızımızın fotoğraflarını ve deneyimlerini paylaştığı sitesi de (ee haliyle) en çok tıklanan sitelerden biri olmuş. Tabi bu arada 'Tayvan'da erkek mi kalmadı, Fransız erkeklerine sardın?' diye de tepkiler alıyormuş. Haklılar valla, ama hanım kızımızın bir bildiği var demekki.. :)
Ben de biraz bakındım ve hoşuma giden bir kaç fotosunu koyayım dedim..


Peki dedim, bunlar gerçekten güzel fotolar, yalnız aşağıdaki Fransız arkadaşın öpüşürken takındığı poza ne demeli? Eli belinde, bir Tarkanvari, 'çekiyor musunuz? ben bu işi iyi yaparım ama hadi çekin yeter ya' der gibi duruşuna ne demeli? :D


Neyse olur o kadar.. Sonuçta projeye biraz ciddiyet katmak lazım di mi?


Bunu dedi ( 7 ) kişi

Karanlıktakiler

Evet! Çevremdeki herkes "aa ıssız adam mükemmel", "beisa, kesin gitmelisin", "nee? hala gitmedin mi?" diyip durduğu ve çevremeki her yerde 'Anlamazdın' ve 'Historia de un Amor' çaldığı için filmden soğumuş ~soğumak ne kelime, nefret etmiş~ ve hala izlememiş olabilirim. Ama Çağan Irmak'ı severim. Çemberimdeki Gül Oya gibi bir dizi yaptığı için severim en önce. Sonra Mustafa Hakkında Herşey ~'her şey' ayrı yazılır!~ için... Yeni filmi de geliyormuş işte: Karanlıktakiler. Sağlıksız bir anne-oğul ilişkisi anlatılıyormuş Meral Çetinkaya ve Erdem Akakçe'nin oynadığı filmde. Sanırım, bu kadar ailevi ilişkileri işleyen bir yönetmenin, ailesiyle sorunları olduğunu düşünmek için, psikolog adayı olmaya gerek yok. Neyse, onu bir kenara bırakayım; asıl önemli olan, 5-6 Eylül'de Montreal Film Festivali'nde ilk defa gösterilen film, Ekim'de Türkiye'de de vizyona girecek.

Lakin, şöyle bir sorun var: Her yaptığı projede aynı oyuncuları ve aynı müziği kullanmasından biraz(!) sıkıldım. Oyuncular da çok sorun değil aslında ama, ben, mesela 'Historia de un Amor'u ve adını bilmediğim ancak Karanlıktakiler'in resmi websitesinin girişinde çalan müziği Çemberimde Gül Oya'yla hatırlamak istiyorum. Sonra buralarda duyunca çok üzülüyorum. Gerçekten. Ama severim yine de. Hatta, canım Mustafa Hakkında Herşey izlemek istiyor aslında bu sıralar. Neyse, daha fazla kişiselleştirmeden, Çağan Irmak'a başarılar dileyerek, yazımı sonlandırıyorum.
Son.

P.s: Cidden o adını bilmediğim ancak Karanlıktakiler'in resmi websitesinin girişinde çalan müziğin adını bilen var mı?

P.s 2: Şimdiden uyarıyorum, gidenler bana "beisa, kesin gitmelisin"vari şeyler söylemeyin, tepem atıyor sonra.


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Şu Yalan Meselesi

Evet ben bu haberi okudum dün..
Erkekler kadınlardan daha yalancı.. !! :p
Kadın - erkek ilişkileri üzerine yapılan bir araştırma sonucuna göre, erkekler kadınlardan 2 kat daha fazla yalan söylüyorlarmuş. Bence doğrudur valla.. Hoş tabi araştırma İngiltere'de yapılmış, belki ingiliz halkı için daha geçerlidir, fakat Türk erkeğinin 'malı meydanda' yetiştirilme tarzından dolayı belki bu yalan şeysi bizde pek işlemeyebilir. Ama Türk kadınının da 'dırdırcı' halleri, erkeklere "yalan söylee!!" dedirtir vaziyette tabi..
Habere göre kadınlar günde 3 kere, erkeklerin de 6 kere yalana başvurduğunu göstermiş. Bir de erkeklerin ve kadınların 'Top 10 Hit List Yalan'larını yazmışlar.. Ki şunlar oluyor :

Erkek Yalanları Top 10:

1- Bir şeyim yok, ben iyiyim.
2- Bu son kadeh.
3- Göbeğin hiç de o kadar büyük değil.
4- Hiç fikrim yok.
5- Pilim bitti.
6- Üzgünüm aradığını duymamışım.
7- Bu kadar içmeyecektim.
8- Kendi yolumda gidiyorum
9- O kadar da pahalı değil.
10-Trafikte sıkıştım.

Kadın Yalanları Top 10:

1- Bir şeyim yok, ben iyiyim.
2- Bu yeni bir şey değil ki, yıllardır yapıyorum.
3- O kadar da pahalı değil.
4- İndirimdeydi.
5- Kendi yolumda gidiyorum.
6- Bilmiyorum nerede, dokunmadım bile.
7- O kadar içmeyecektim.
8- Başım ağrıyor.
9- Hayır, onu ben atmadım.
10-Üzgünüm aradığını duymamışım.

Ben bunlara şunları da eklemek istiyorum : 'Telefonun sesi kapalıydı', 'Arkadaşlarla sohbete dalmışız canım' (hadi ordan), 'Çok işim var kusura bakma', 'Benim için fark etmez' falan fıstık işte.. :D

İnanmayın derim, inanmayın!!



Bunu dedi ( 2 ) kişi

Sea Slug

Ta-ta-ta-tamm! Yine bir can sıkıntısı aktivitesi sonrası karşınızdayım! 4 gündür uğraştığımız rapordan bunalıp ~ki sizi de fazlasıyla bunalttığımızı düşünüyorum~~bu cümleortasıdüşüncelere de henüz tutarlı bi işaret bulamadım malesef~ hasra ve fatoş'la toplu ve saçma konuşmamızdan sonra biraz da feysbuk'ta takılmaya başladım. Girmediğim profil kalmayınca, testlere bakayım dedim biraz. Stockholm'de yaşayacakmışım, oysa favorite season'ım olarak 'yaz' seçeneğini işaretlemiştim. Onu beğenmeyince, gözüme takılan başka bir teste geçtim ve aşk hayatım 'Serendipity'i beklerken, 'the Lake House' filmi çıktı, ama önemli olan altta yazandı: "Being at the right place at the wrong time" ~preposition hatası var gibi duruyor gerçi, neyse~ Hemen ilgili yerlere yazıverdim :)

Diğer testler sarmadı ve asıl eğlendiren şeye geçtim: Pet Society. Sims 3 oynamak için yanıp tutuşurken Pet Society'le avunmanın ne kadar acı bir deneyim olduğunu geçip sadede geliyorum. Ne arkadaşlarımın profillerinin, ne testlerin başarabildiğini, bu oyunda balık tutmak başardı: Sakinleştim! Nasıl bir deniz hasretiyse bendeki, hayvanımsı bir yaratığın üstüne, oltamın ipi kırmızı olmayacak şekilde arada bir tıklayarak balık harici ne varsa tuttuğum şeyler bana iyi geldi gerçekten, her şeye gülmüyorum artık! Saçmasapan şeyler de söylemiyorum kimseye ~Hayır! O tekerlememsi cümleyi tekrar söylemeyeceğim!~ Buyrun burada da bir-iki resim, siz de manzaraya hayran kalırsınız belkim ~anne, ben uyak yaptım :p~












Nasıl? Çok şeker pet'im di mi? Bu sea slug denen şeyle de napcam bilmiyorum, geri dönüşüm'e atıp puan kazanayım bari :p

P.s: Valla ciddileşcez ya, yemin ederim.


Bunu dedi ( 2 ) kişi

(Cont'd)

ve tam o sırada, ekran kararır ve bir yazı belirir: 2 dakika sonra...

hala aynı kişiler, aynı gülme efektleri, rapor yazmaktan suyunu çekmiş aynı beyinler ve bakalım bu sefer neler oluyor? :D

"J - post blue:
*yazdım
*kıhkıh
*http://baskabirininsorunu.blogspot.com/
*holley
*31. kaydı ben yaptım
*kıhkıh
*ya çok terbiyesiz oldum ben
*kıhkıh
Hasra:
*haha
(: purple! :
*hahahahahaha
*fatma bunu da yaziim mi hahaha
"J - post blue:
*yaz yaz farketmez benm için sorun diil
*kıhkıh

P.s: ben de yazdım! ama şu sıralar daha düzgün bir kayıt hazırlığındayım. ah! şu rapor yüzünden cümle bile kuramaz oldum.. imdat!


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Entay-biyotik muhabbetler !

İki gün önce daha iyi bir konu bulup geri döneceğimi söylemiş olmama rağmen dönemememin tek sorumlusu olarak staj raporu belasını gösteriyorum. Beisa ve benim beyinlerimizin 'Sünger Bob'unkinden farkı kalmadığını farkettiğimiz an artık çok geç olmuştu. Biz tam 4 gündür staj raporunu yazmak için kasıyorduk. Tabi raporun etkisi Beisa'nın üstünde çok farklı bir şekilde ortaya çıktı. Benim antibiyotik kullandığım zamanlardaki gibi aşırı ve fazlasıyla gereksiz bir mutluluk ve bakın daha neler olmuş :

Konuşma daha rapora başlamayan Hasra, ben ve Beisa arasında geçmekte olup, konuşmada olan 'hehehe', 'kıhkıh', 'kihkih', ve 'hahaha' gibi şeyler tamamen gülme efektleridir..

Beisa - (: purple!
Ben - "J - post blue
ve Hasra - Hasra :D

Hasra:
*geldim
(: purple! :
*hoşgeldin
Hasra:
*bitirdiniz mi raporu?
(: purple! :
*bnm biraz daha var yrn ya da salı biter..
Hasra:
*him guzel
(: purple! :
*sen başladın mı?
Hasra:
*i-ih
(: purple! :
*hasra.. ya, başla artık, kendni daha ii hissedersn hem..
Hasra:
*ok
*yarin da ise gidecem son olarak
(: purple! :
*boş boş oturmak kötü bi şey..
Hasra:
*bos degilim ki
*dusunuyorum
(: purple! :
*hani bi hafta gidiodun sen :.o
*eet.. sorun da o ztn hehehe rapor düşünmeni engellio..
*hatta gün içinde yeterince yazarsan beynini uyuşturuo..
*antibiyotik etkisi yapıo..
*sen de mutlu oluosun hehehe
*her şeye gülüosun.. ki ciddiym hehehe
*şu an o haldeyim de hehehe
"J - post blue:
*senn her zmnki halin lan bu
*uydurma
*:D
(: purple! :
*hehehe
"J - post blue:
*git eski konuşmalarımza bi bak bakalım
*her sayfada dozens of kihkih yani
*:P
*kıhkıh
Hasra:
*hehehe
*kihkih
(: purple! :
*haklısın aslnda hehehe
Hasra:
*kehkeh
(: purple! :
*ama gidip olur olmaz kişilere olur olmaz sorular sormuodum eskiden hehehe
Hasra:
*biz olur olmaz miyiz?
*olmak olmamak?
(: purple! :
*yani raporun uyuşturucu etkisi var ve bundan faydalanmalısın hasra hehehe
Hasra:
*ben bunlari hic dusunmeyim
"J - post blue:
*çnkü o kişiler olur olmaz diildi o zamanlar
Hasra:
*durumum musait degil
(: purple! :
*he.. eet de.. hayatımda başka olur olmaz kişi yok muydu yani soru sormamam gereken hehehe
Hasra:
*ya o olmasa?
*ben olur muydum?
*haha
(: purple! :
*e varsın ztn :o
Hasra:
*soru sorman icin olmamasi gereken olan..#?
(: purple! :
*hm :o beynimin uyuşuk haliyle anlayamicaım kdr karmaşık bu hasra.. hehehe
"J - post blue:
*bence hasra da ne sordunu bilmio :D
*kıhkıh
*beisa
Hasra:
*ben var miyim ki?
*?
"J - post blue:
*hayatında o zaman olur olmaz kişiler varsa bile sormuodun soru moru
*olur olmaz olması gereken artık olur olmaz kişi yüzünden olur olmaz kişilere olur olmaz sorular sormaya başladın..
*got it?
*kıhkıh
(: purple! :
*hahaha
"J - post blue:
*tekerleme gibi lan
(: purple! :
*süper cümle hehehe
"J - post blue:
*kıhkıh
*bunu yazmam gerek
*bloga yazıcam
*kıhkıh
*bu muhabbeti
*dur bekle
(: purple! :
*ben yzcaktım yaa!
*tam onu düşünüodum hehehe
"J - post blue:
*yaz o zaman
(: purple! :
*fatma saykikliği bırakıp raporuna döner misin? _?
Hasra:
*kim olur olmaz insan bu durumda?
(: purple! :
*kim olcak hehehe
"J - post blue:
*kıhkıh
(: purple! :
*yok yok.. sen yaz, daha eğlenceli senin yazıların hehehe ben yorum yaparım cool
*blöf olsun die çemkirmiştim, kabul etceini düşünmedm hehehe
*hemen yaz o zaman dedi hehehe

o-o-o-o-o-o-o

Staj raporuna hayır! :D

Edit Büdüt : Yazdım..


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Strawberry ice cream :p

Evet ! Son günlerde bir staj raporu belasına bulaştım ki sorma gitsin. Üstüne bir de modem bozulursa fatoş nasıl literatür taraması yapabilir ki? Bir yolunu buldum elbet ama söylemem, çok gizli.. :p Son zamanlarda burayla pek fazla ilgilenemedim bu da gerçekten çok canımı sıkmaya başladı. Özellikle son iki gündür staj raporu için sabahtan akşama kadar bilgisayarın başında oturup, referans da vermeliyim, bundan da bahsetmeliyim, çooook amaa çoook yazmalıyım diye didinirken beynimin yavaş yavaş suyunu çekmeye başladığını farkedip, evet, işte tam da şu anda staj raporu yazmayı bıraktım. Biraz da bloglayayım dedim.. :)

Aslında anlatacak bir şeylerim de yok, öyle karalama olsun işte. Napalım iki gündür rapordan başka bir şeylerle ilgilenmedim. Yok yok ilgilendim tabi, her zamanki gibi abartıyorum. Mesela dün Cancu'yla Burcu'yla çok güzel ekşınlar yaptık. Sonra bugün teyzemlere iftara davetliydik falan fıstık işte.

Canım sıkıldı, öylesine bir şeyler yazayım demiştim ya. Belki yarın aklıma başka şeyler gelir.

Tamam. Bu kadar..

Dağılın!

Edit Büdüt : Msn'de çoklu kişilik sorunu yaşıyorum :p



Bunu dedi ( 2 ) kişi

Ah!

Bu günlerde hiç dışarı çıkmıyorum, dolayısıyla çevremde hiç köpek yok. Ayrıca sürekli odamda ve ev ahalisinden uzakta olduğumdan, gayet yalnız sayılırım. Ama canım Zitch Dog oynamak istiyor.

(bilmeyenler için tanım: 'zitch dog' How I Met Your Mother'dan öğrenilmiş, arabada giderken dışarda bir köpek gören ilk kişinin 'Zitch Dog' demesiyle puan aldığı oyundur.)

Ben de kendi kendimi, sevmediğim insanları gördüğümde "Zitch Dog" diyerek eğlendiriyorum. Kazanan hep benim, ama bu oyunu çok oyunculu platforma da taşayacağım ilerde. O zaman daha zevkli olur, Marshall-Ted havası gelir oyuna _ki ben Marshall olurum!_. Sınıfta falan yaparız belki, sevmediğimiz biri içeri girdiğinde _o kim? :)_. Evde televizyon izlerken, Kadir Çöpdemir falan çıktığında da söylenebilir mesela. Yine de şöyle bi sorun var tabi, diğer oyuncu "Yoo... Ben Kadir Çöpdemir'i sevdiğimden söylemedim." diye mızıkçılık yapabilir. Daha da kötüsü, gerçekten seviyor da olabilir. Köpek gördüğünde bağırmak kadar nesnel olmadı sanırım bu oyun.

İyisi mi vazgeçelim bu oyundan, ben kendi başıma eğlenmeye devam edeyim. Kaan Tangöze'nin de dediği gibi, neşem yeter!

P.s : Kadir Çöpdemir, sadece bir örnektir, sevmediklerimin arasından bulduğum en alakasız olandır. Can sıkıntısı işte, alınmayın.

Ps 2: Boşuna gelmiş olmayın, şu şarkının güzelliğine bakın o zaman :)



"yesterday you told me 'bout the blue blue sky
and all that i can see is just a yellow lemon-tree"

Çok seviyorum böyle şarkıları, mutlu gibi, umutlu gibi... Kıpır kıpır :)
Sözlere fazla takılırsanız depresyona girer, müziğe fazla takılırsanız yuforik®'leşirsiniz.


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Tonlayalım!

FM 100 Hue Test: Bir Mozilla Firefox eklentisi olan StumbleUpon sayesinde bulduğum sayfalardan biri. Tamamlamak için biraz mazoşist olmak gerekiyor bence, zira testi bitirdikten sonra, etrafımdaki her renk göz acıtıcı gelmeye başlamıştı :|




Bugün, biraz sadistliğim tutunca, başkalarına da denettirmeye karar verdim. Amaç, her satırdaki renkleri, ilk ve son renklere uyacak şekilde, tonuna göre dizmek. Her satır bir öncekinden daha zor tabii ki. Testin sonunda, hakkınızda kayda değer bir şey öğrenmiyorsunuz ama yine de denemesi zevkli diyebilirim. O kadar 'I Like it!' demişim, güzel olmasa der miyim? :) Hadi, kolay gelsin.

P.s: Bugün renklerle bozdum.

P.s 2: StumbleUpon demişken, bunlar fatoş'un, bunlar da benim 'I Like it!'lerimiz :)


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Işıl Işıl

Ben de light graffiti yapmak istiyorum! Zaten bir hayranlığım olmuştur her zaman karanlıkta hızla hareket ettirilen ışığın bıraktığı ize. Telefonumun, radyasyonla yanıp sönen mavili kırmızılı ışığını izlemek için, geceleri milleti arar gibi yaptığım günleri daha unutmadım. Bir de bunu sanata döküyor insanlar işte.

Bulb modu ya da uzun pozlama tekniği denilen bir teknikle yapılan bu graffiti'ler, tamamen yasal :) Nasıl yapıldığını orada burada izlediğim videolar sayesinde çok iyi anlamış olmakla beraber, bunu yapabilmek için uygun fotoğraf makinamın olmaması ise bir o kadar üzücü. Yine de internette bulduğum karelere baktığımda, kendim yapmış gibi eğlenebiliyorum.

Mesela bu fotoğraf, istatistik dersi esnasında sınıftaki florasan lambayı kendime melek halesi olarak kullanmamdan çok daha sanatsal :)

Eğer buradakileri beğendiyseniz, içerisinde kaç bin fotoğraf olduğunu kestiremediğim, light graffiti'lerden oluşan 5 dakikalık video tam burada. Videoda çizdikleri balıkları da yerim adeta!


Bunu dedi ( 2 ) kişi

When it hits u

Bunu paylaşmalıydım..
Bir şarkı.. :) çok tatlı..

ELisa - Eppure Sentire (Un Senso Di Te)




Edit Büdüt : "istemez!"
Az kişi bilecek inan..

J


Bunu dedi ( 2 ) kişi

Mystery

"Dizi" dendiği zaman, ilk aklıma gelen, o sıralarda en çok hangi diziye sardırdıysam, o dizi olur. Hatta Yaprak Dökümü'nün bile aklıma ilk gelen dizi olduğu zamanlarım olmuştu ki, hatırlamak istemiyorum kesinlikle, siz de bu konuyla ilgili herhangi bir şey sormayın lütfen! :)) Neyse ki, çok uzun bir zamandır; tam olarak söylemek gerekirse, Lost ara verdiğinden beri, başka bir diziyle yatıp kalkmaktayım; ki bu dizinin meşhur rüyalarıma bile girdiğini söyleyebilirim! House M.D...

Herkes için yeni bir dizi olmadığından eminim, aksine ben biraz (!) geç keşfettim, yaklaşık olarak 5 sezon kadar! Bir de ilk bölümün en başında, izleyenler bilir, bir kıza bir şeyler oluyordu, bana da o kadar garip gelmişti ki, diziyi bilimkurgu türünde sanıp sonra izlemeye karar vermiştim. Eh, bilimkurguyla alakası olmadığını anlamam uzun sürmedi tabii. Bir süre sonra, bu zeki, esprili ve karizmatik adamı canlandıran Hugh Laurie hakkında araştırma yaparken buldum kendimi. Gerçekte bir showman olduğunu öğrenip şok oldum ve bütün spoiler risklerine rağmen, bazı videoları izlemeye başladım. "Piyanonun başında diziyle ilgili ne söyleyebilir ki?" diye düşünerek izlemeye başladığım o muhteşem ve eğlenceli video ise, tam burada!

"so why do i still long for u?
why is my love so strong for u?
why did i write this song for u?
well, i guess it's just the mystery.."

P.s: Çok tatlısın ya! House'tan bahsederken gözlerim parlıyormuş, sesim yükseliyormuş, heyecanlanıyormuşum. Bir dizi oyuncusuna aşık olmak için de biraz (!) geciktim oysa ki, yaklaşık olarak 5 sene kadar :))

P.s 2: Çok alakasız olacak ama, pasaport fotoğraflarını neden ifadesiz isterler ki? İnternette bile ifadesiz olamıyorum ben, kamera karşısında nasıl olayım?! Olamadım da nitekim...


Bunu dedi ( 4 ) kişi

Tersini Yap Günü

"Who lives in a pineapple under the sea?"

Evet.
Sponge Bob hastası bir kardeşiniz varsa, günde 3 öğün Sponge Bob izleyebilirsiniz; -yoksa da izleyebilirsiniz de, varsa izlemeniz daha olası-. Bu şapşal kare pantolonlu süngeri ve arkadaşlarını birkaç gün izledikten sonra, bağımlılık yapıyorlar zaten. Bir süre, bana da aynı şekilde gülme ihtiyacı hissettiren şen kahkahayı duymadan yapamaz olmuştum, neyse ki geçti zamanla. Ama bir bölüm var ki, arada benim de onlar gibi davranasım gelir: Tersini Yap Günü! :))

Şimdi, bu süper bi fikir! Şöyle ki, her gün normalde nasıl davranıyorsanız, o gün tam tersi şekilde davranacaksınız. Ne söylemek istiyorsanız, tersini söyleyeceksiniz. Hem böyle, kendini ifade etmeyi öğrenme tekniği de varmış, böylece aslında ne demek istediğimizi daha iyi anlıyormuşuz falan. -Çizgifilme de bilimsellik kattım böylece- :))

Benden bir tavsiye: işin eğlencesi, 'Tersini Yap Günü'nüzde olduğunuzu kimseye söylemeyip insanları şaşırtmakta olabilir. Ayrıca, Patrick ve Sponge Bob gibi grup halinde yapılmasının da çok daha zevkli olacağına inanıyorum. Bir gün, durup dururken sizi sevmediğimi falan söylersem şaşırmayın. Bu eğlenceli bölümü merak ettiyseniz de, buraya bir tıklayın.

~Off! Çok sıkıldım! :((:


Bunu dedi ( 0 ) kişi

BBS Ayın Sanatçısı - Placebo

Aslında aklımda daha başka isimler vardı lakin Placebo yeni bir albüm çıkardığı için şu an için bu aya en uygun o olur diye düşündüm. Placebo'yu ayın sanatçısı seçme nedenim de bundan kaynaklı.

Placebo hakkında kısaca bilgi vermem gerekirse, 1994’de Londra/İngiltere’de, Brian Molko ve Stefan Olsdal tarafından kurulmuş bir alternatif rock grubudur.. Grup üyeleri şu an için Brian ve Stefan, kısa bir süre önce de bateristleriyle yolları ayırmışlar. Grubun kurulma hikayesi, evet biraz hikaye gibi aslında.. Çocukken aynı okulda okuyan Brian ve Stefan, yıllar sonra Londra'da bir metroda karşılaşırlar, uzunca bir sohbetten sonra Brian'ın evine gidip müzik yapmaya karar verirler. Böylece 'Placebo'nun da ortaya çıkış aşaması başlamış olur. Baterist olarak da Stefan'ın arkadaşıyla anlaşılınca ilk olarak 'Ashtray Heart' ismiyle grup kurulur. Aslında düşündüm de bu isim de gayet güzelmiş.. :] Daha sonrasında baterist değişir, isim değişir ve 'Placebo' mükemmel müzikleri ve şarkılarıyla hayranlarını büyülemeye başlar. Son olarak bu yıl çıkardıkları 'Battle for the Sun' albümlerini çok beğendim gerçekten. Özellikle 'Bright Lights' şarkısı, her dinlediğimde beni benden alır. Ne var ki bunun dışında 'Meds' albümünden 'Post Blue' da son zamanlarda çok ilgimi çekiyor, nedendir bilinmez. Daha da dinlenesi çok şarkıya sahip ki burda saymaya kalksam baya uzun olacak..

Dinleyin işte yaf.. ! :]

"it's the perfect place to start.."



'cause a heart that hurts,
is a heart that works..'



Edit Büdüt : Bu edit büdütlerden sıkıldınız mı?
Edit Büdüt 2 : Placebo'yu dinleyen dinleten 'ye.. Evet senin player'ını kullanıyorum, pek makbule geçti, reklamını da yaptım, bida yapmam.. J


Bunu dedi ( 1 ) kişi

Accidentally In Love

Çocukluğumda pekçe izlediğim bir dizi vardı.. 'Full House (Bizim Ev)' başlayacağı zaman hemen televizyonun karşısına geçilir ve bir güzel eğlenilerek izlenirdi. O zamanlar küçüktüm tabi ve benim için sanırım 'Lady Georgie' den sonra izleyebileceğim yegane şeydi, dizi işte.. :]
Şimdi Facebook sağolsun tabi yine, bir video dolaşıyor herkeste, Jesse amca ve minik Michelle'in videosu.. Hoş, güzel bir video, sayesinde bir güzel çocukluk günlerime döndüm, ama benim asıl dikkatimi çeken müzik oldu.. Tabi çocukken farkında değildim, şimdi tekrar dinleyince 'vay be güzel şarkıymış bu yaf' dedim.. Evet o 'Accidentally in Love', Counting Crows söylüyor.

Ben de dinleyim diyorsan ;


Eğlenceli, şirin.. Well, maybe i'm in love, kim bilir.. :] Accidentally in love..


Bu arada lafı geçmişken 'Lady Georgie'deki Lowell'e aşık olmayan var mıydı ya? Ya da Abel'e ya da Arthur'a.. Her şey bir yana çocukluğumun en açık saçık çizgi filmiydi, güzeldi, güzeldi.. Bir daha olsa bir daha izlerim.. :D



Edit Büdüt : Evet Georgie'nin yanındakiler Arthur ve Abel.. Evet aşağıdaki 'naked man' Lowell'



Bunu dedi ( 0 ) kişi